Toplantı ve Gösteri Hakkı: Yasal Düzenlemeler ve Pratikte Karşılaşılan Sorunlar

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, bireylerin ifade özgürlüğü, katılımcı demokrasi ve toplumsal denetim açısından vazgeçilmez bir haktır. Anayasa’nın 34. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddesi bu hakkı açık şekilde tanımış ve koruma altına almıştır. Ancak uygulamada ciddi kısıtlamalar ve yaptırımlarla karşılaşılmaktadır. Bu hakkın etkin kullanılabilmesi için idarenin öngörülebilir ve ölçülü davranması, yargının hak koruyucu bir rol üstlenmesi şarttır. Bıçak Hukuk Bürosu olarak, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanırken karşılaşılan hukuki sorunlarda çeşitli hizmetler sunmaktayız. Bu kapsamda, idari makamlar tarafından getirilen yasaklara karşı iptal davası açmakta ve yürütmenin durdurulması taleplerinde bulunmaktayız. Ayrıca, gözaltı ve tutuklama süreçlerini yakından takip ederek hak ihlallerine karşı etkin hukuki destek sağlamaktayız. Ceza davalarında müvekkillerimizi savunmakta, öğrenciler ve kamu görevlileri hakkında yürütülen disiplin soruşturmalarında gerekli hukuki danışmanlığı vermekteyiz. Bunun yanında, Anayasa Mahkemesi ve İHAM nezdinde bireysel başvuru dosyalarının hazırlanması ve takibini gerçekleştirmekteyiz. Hak ve özgürlüklerin etkin korunması için uzman kadromuzla hizmetinizdeyiz.

Türkiye Toplantı Gösteri Yürüyüş Hakkı ifade özgürlüğü katılımcı demokrasi toplumsal denetim bildirim protesto öğrenci Hukuk Bürosu Avukat

Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü: Kanun ve Uygulama

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, bireylerin düşüncelerini kamuoyuna açıklayabilmeleri için vazgeçilmez demokratik araçlardan biridir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 34. maddesi, bu hakkı güvence altına almaktadır. Maddeye göre: Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.

Bu hak, sadece bir anayasal hak değil, aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) başta olmak üzere uluslararası insan hakları belgeleriyle de korunmaktadır. AİHS’nin 11. maddesi, toplantı ve dernek kurma özgürlüğünü güvence altına alır. Dolayısıyla, Türkiye’de bu hak hem ulusal hem de uluslararası hukuk normları ile temellendirilmiştir.

Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu olarak isimlendirilen 2911 sayılı Kanun, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin düzenlenmesine ilişkin usul ve esasları belirlemektedir. Kanun, hem hakların kullanım sınırlarını hem de bu hakların kısıtlanabileceği istisnai durumları düzenler. Toplantı süresi, yürüyüş güzergâhı, bildirimin nasıl yapılacağı, stand açma, pankart taşıma, oturma eylemleri, miting düzenleme, ve basın açıklaması gibi birçok unsur bu kanun çerçevesinde ele alınmaktadır.

Ancak uygulamada “Toplantı ve gösteri yürüyüşü için izin alınır mı?”, “Toplantı saat kaça kadar sürer?”, “Toplantı nerede yapılamaz?”, “Polis müdahalesi hukuka uygun mu?”, gibi pek çok soru gündeme gelmektedir. Bu yazıda hem teorik temellere hem de pratik uygulamalara detaylı biçimde değinilecektir.

Bu çerçevede, devlet memurlarının yürüyüşlere katılması, üniversite kampüslerinde eylem yapan öğrencilere uygulanan disiplin cezaları, basın açıklamalarının yasal durumu, Taksim, Kızılay ve Saraçhane gibi simgesel meydanlarda uygulanan eylem yasakları, ve Z kuşağının protesto eylemlerine katılımı gibi aktüel konulara da yer verilecektir.

Teorik Boyut

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, bireylerin toplumsal hayata katılımını sağlayan temel demokratik araçlardan biridir. Bu hak, yalnızca ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmez; aynı zamanda siyasal katılım, örgütlenme özgürlüğü ve kamuoyunu etkileme gibi pek çok anayasal ve siyasal hakkın kesişim noktasında yer alır.

Bu bağlamda, “Toplanma hakkı nedir?” sorusunun cevabı, yalnızca bir araya gelme eylemini değil, bir fikri kamusal alana taşıma ve demokratik sürece katkı sunma özgürlüğünü de içerir. Nitekim “Toplantı hakkı bir özgürlük müdür yoksa bir izin mekanizması mıdır?” tartışmaları, bu hakkın doğasıyla doğrudan ilgilidir. Anayasanın lafzı açık bir şekilde “önceden izin almadan” ifadesini içererek bu hakkı bir izin değil, bir özgürlük olarak tanımlamaktadır.

Ancak bu teorik çerçevenin pratiğe ne ölçüde yansıdığı, uygulayıcıların ve kamu otoritelerinin yaklaşımına bağlıdır. Örneğin, kamu düzenini sağlama, genel asayişi koruma veya kamu sağlığı gerekçeleriyle toplantıların kısıtlanması, zaman zaman anayasal sınırların ötesine geçerek keyfi uygulamalara dönüşebilmektedir. Bu noktada “Toplantı ve yürüyüş hakkı nasıl kısıtlanır?” sorusu hayati önem taşır. Çünkü bu hakkın sınırlandırılması, ancak ölçülülük ve demokratik toplum gerekleri ilkesine uygun olarak mümkün olabilir.

Ayrıca, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı sadece bir “hak” değil, aynı zamanda bir kamusal ifade biçimidir. Toplumsal sorunlara dikkat çekmek, iktidar politikalarını eleştirmek, hak aramak ya da dayanışma göstermek için bireylerin sokakta var olma biçimi, bu hakkın en önemli tezahürüdür.

Pratik Boyut

Teorik olarak anayasal güvence altında olan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, Türkiye’de uygulamada kimi zaman çeşitli kısıtlamalara, engellemelere veya güvenlik gerekçeleriyle yasaklara konu olmaktadır. Bu nedenle, uygulamada yaşananlar ile hukuki çerçeve arasındaki makas, zaman zaman oldukça açılmaktadır.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü için izin alınır mı? sorusu uygulamada en çok karşılaşılan sorulardan biridir. Anayasa’nın 34. maddesi uyarınca toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı “önceden izin almadan” kullanılabilir. Ancak, 2911 sayılı Kanun, toplantıların belirli bir usule bağlanmasını öngörerek uygulamada bir “bildirim yükümlülüğü” getirmektedir. Bu da çoğu zaman “izin alma” şeklinde yorumlanarak, yetkili makamların keyfi müdahalelerine gerekçe yapılabilmektedir.

Toplantı ve gösteri yürüyüşleri saat kaça kadar yapılabilir? sorusu da uygulamada sık karşılaşılan bir durumdur. Kanun, açık alanlardaki toplantıların güneş battıktan sonra sona erdirilmesini şart koşmakta, bu süre il valilikleri veya kaymakamlıklarca belirlenebilmektedir. Uygulamada, bu saatler gerekçe gösterilerek polis müdahaleleri yapılmakta, bu durum sıklıkla hukuka aykırı müdahale tartışmalarını da beraberinde getirmektedir.

Toplantı ve gösteri yürüyüşleri nerede yapılmaz? konusu da uygulamada önemlidir. Kanun, belirli mesafelerdeki yerlerin (örneğin askeri tesisler, okullar, ibadethaneler gibi) çevresinde gösteri yapılmasını yasaklamaktadır. Ancak valilik ve kaymakamlıklar, zaman zaman genelgeyle tüm ilçelerde toplantı ve gösteri yasağı ilan edebilmektedir. Kızılay gösteri yasağı, Taksim miting yasağı gibi uygulamalar, bu tür müdahalelere örnektir.

Basın açıklaması yapmak, pankart taşımak, slogan atmak, çoğu zaman kanuna aykırı gösteri olarak değerlendirilmekte; toplu şekilde marş söylemek, cerrahi maske takmak, atkı ya da bandana ile yüzü örtmek gibi eylemler suçlama konusu yapılabilmektedir. Ancak bu uygulamaların çoğu zaman ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekirken, 2911 sayılı Kanuna muhalefet cezası gerekçesiyle cezai işlem, gözaltı ve hatta tutuklama tedbirleri uygulanmaktadır.

Devlet memuru yürüyüşe katılabilir mi? sorusu da önemli bir tartışmadır. Anayasa, herkese bu hakkı tanımakla birlikte, kamu görevlileri hakkında disiplin hükümleri kapsamında bu hak kısıtlanabilmektedir. Üniversite içinde gösteri disiplin cezası, öğrenci topluluğu faaliyetleri, kampüs eylemleri gibi alanlarda da ciddi yaptırımlarla karşılaşılmaktadır.

Örnek olaylar arasında İmamoğlu gözaltı protestosu, Saraçhane gösterileri, Z kuşağı gençlerin protestoları, erken seçim çağrıları, “Faşizme karşı omuz omuza” sloganı, süt dolu pet şişe taşıyan gençlerin gözaltına alınması, polis barikatları, biber gazı müdahaleleri, basın açıklaması yasağı gibi uygulamalar kamuoyunun hafızasında yer etmiştir.

Tüm bu pratik örnekler, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının yalnızca hukuki değil, aynı zamanda sosyo-politik bir mesele olduğunu da göstermektedir.

2911 Sayılı Kanun

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 34. maddesinde açıkça düzenlenmiş temel bir haktır. Bu hükme göre: Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.

2911 sayılı Kanun, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin düzenlenmesini, bildirim usullerini, yapılabileceği yer ve saatleri, yasaklama ve erteleme durumlarını, kolluk kuvvetlerinin yetkilerini ve disiplinini, cezai hükümleri kapsayan ayrıntılı bir düzenlemedir.

Kanunun amacı, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını sınırlamak değil, bu hakkın kamu düzenini bozmadan kullanılmasını sağlamak olmalıdır. Ancak, uygulamada, kanunun yorumlanışı ve uygulanışı, kimi zaman hakkın özüne zarar verecek şekilde olabilmektedir.

Kanuna göre, açık alanlarda yapılacak toplantılar için önceden bildirim zorunluluğu vardır. Bu bildirim, toplantı yerinin bağlı bulunduğu mülki amirliğe en az 48 saat öncesinden yapılmalıdır. Kapalı alanlarda yapılacak toplantılarda ise bu süre 24 saattir. Bildirimin amacı, kamu güvenliği açısından gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamaktır. Ancak uygulamada, bu bildirim yükümlülüğü adeta bir “izin alma prosedürü” gibi değerlendirilmekte, bildirim yapılmaması durumunda kolluk kuvvetleri tarafından müdahale ve dağıtma işlemi gerçekleştirilebilmektedir.

Toplantının Yapılamayacağı Yerler ve Saatler

Kanun, bazı hassas bölgelerde toplantı yapılmasını açıkça yasaklamaktadır. Örneğin:

  • Genel yollar, parklarda ve ibadethanelerde,
  • Askeri yasak bölgelerde,
  • Okulların, hastanelerin ve kamu hizmeti veren binaların yakın çevresinde.

Ayrıca açık alan toplantılarının, gün batımından sonra sona ermesi gerekir. Bu durum, “Toplantı ve gösteri yürüyüşleri saat kaça kadar yapılabilir?” sorusunun cevabını oluşturur.

Kanuna Aykırı Toplantılar ve Cezai Hükümler

2911 sayılı Kanun’a aykırı olarak düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşleri için ciddi yaptırımlar öngörülmektedir. “Kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemek, yönetmek veya katılmak” gibi eylemler, çeşitli cezai sorumluluklar doğurur.

Kanuna göre:

  • Bildirim yapılmaksızın düzenlenen toplantılar,
  • Yasaklı bölgelerde veya yasak saatlerde yapılan gösteriler,
  • Kolluğun ihtarına rağmen dağılmayan gruplar hakkında cezai işlem uygulanır.

Bu kapsamda uygulamada çok sayıda kişi hakkında 2911 sayılı Kanuna muhalefet cezası ile işlem yapılmakta; öğrenci yürüyüşü, miting çağrısı, oturma eylemi, pankart açmak, hatta slogan atmak gibi eylemler suç unsuru olarak değerlendirilebilmektedir.

Hakkın Kısıtlanması, Yasağa Karşı Başvuru Yolları ve Yargı Denetimi

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, temel bir hak olmakla birlikte, mutlak değildir. Bu hakkın demokratik bir toplumda zorunlu görülen sebeplerle ve ölçülülük ilkesi çerçevesinde sınırlandırılması mümkündür. Bu sınırlamaların yasal dayanakları hem Anayasa’da hem de 2911 sayılı Kanun’da yer almaktadır. Anayasa’nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına getirilebilecek sınırlamalar belirtilmiştir. Buna göre, bu hak:

Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlak veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebepleriyle kanunla sınırlanabilir.

Bu sınırlamalar, meşru amaçlar olup, uygulamada bu gerekçelerden biri veya birkaçı sıklıkla kullanılmakta; özellikle “kamu düzeni” gerekçesiyle çok sayıda toplantı ve gösteri yürüyüşü yasaklanmaktadır.

Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Yasağının Uygulamadaki Görünümleri

  • Valilik veya kaymakamlıklarca genel yasak kararları alınmakta ve bunlar “olağanüstü” bir durum olmasa dahi yaygın biçimde uygulanmaktadır.
  • “Provokatif eylem olabilir”, “toplumsal hassasiyet var” gibi muğlak gerekçelerle eylemler yasaklanmakta veya süresiz ertelenmektedir.
  • İstanbul (Saraçhane, Taksim), Ankara (Kızılay) gibi kamusal alanlarda basın açıklaması ve miting düzenleme talepleri sıklıkla reddedilmektedir.

Yasağa Karşı Başvuru Yolları

Bir toplantının veya gösteri yürüyüşünün yasaklanması durumunda, düzenleyici kişiler veya kurumlar, aşağıdaki yollara başvurabilir:

  • İdare Mahkemelerinde Yürütmenin Durdurulması ve İptal Davası: Valilik veya kaymakamlık yasağına karşı iptal davası açılarak, eylemin yapılması sağlanabilir.
  • Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru: İdare mahkemesi veya ceza mahkemesinin olumsuz kararına karşı temel hak ihlali gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılabilir.
  • AİHM’ye Başvuru: İç hukuk yolları tüketildikten sonra, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurulabilir. Türkiye, bu konuda AİHM tarafından birçok kez mahkûm edilmiştir.

Yargı Denetiminin Rolü

Yargı mercilerinin, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını koruyucu şekilde hareket etmesi beklenmektedir. Ancak uygulamada:

  • Gözaltı kararlarına karşı yapılan başvurular, çoğunlukla “mevzuata aykırı eylem” gerekçesiyle reddedilmekte,
  • Toplantı yasağına karşı açılan davalarda, idarelerin takdir yetkisi geniş yorumlanmakta,
  • Üniversitelerde yapılan öğrenci eylemleri, disiplin cezalarıyla sonuçlanabilmektedir.

Bu durum, hak arama özgürlüğünü zayıflatmakta; “Devlet memuru yürüyüşe katılabilir mi?” ya da “Stand açmak izne tabi mi?” gibi soruların yanıtı net yasal düzenlemelere rağmen uygulamada farklılık gösterebilmektedir.

Güncel Görünümler ve Uygulama Sorunları

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, özellikle son yıllarda Türkiye’de sıkça gündeme gelen hak arama yollarından biri olmuştur. Sosyal ve siyasal olaylar, ekonomik kriz, üniversite sorunları ve insan hakları ihlalleri gibi pek çok konu bu tür eylemlerin gerekçesi olmuştur. Ancak uygulamada bu hakkın kullanımı sıklıkla engellerle karşılaşmakta ve çeşitli sorunlar ortaya çıkmaktadır.

Öğrenci Eylemleri ve Kampüs İçinde Gösteri Yasağı

Üniversitelerdeki öğrenciler tarafından düzenlenen protesto eylemleri, zaman zaman “disiplin suçu” olarak değerlendirilmekte ve öğrenciler hakkında soruşturma ve uzaklaştırma kararları verilebilmektedir. “Üniversite içinde gösteri disiplin cezası” uygulaması, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının eğitim kurumlarında nasıl daraltıldığını göstermektedir.

Bazı üniversiteler, öğrenci toplulukları aracılığıyla yapılan etkinlikleri bile izne tabi tutmakta, stand açılması, pankart asılması ya da basın açıklaması yapılması durumunda disiplin soruşturması açabilmektedir. Bu durum, “pankart açmak yasak mı?”, “stand açma izne tabi mi?” gibi soruları gündeme getirmektedir.

Şehir Merkezlerinde Toplantı Yasağı ve Alternatif Alan Sorunu

Taksim, Kızılay ve Saraçhane gibi tarihi protesto alanları, valiliklerce genellikle “toplantıya uygun görülmeyen alanlar” olarak belirlenmiştir. Ancak alternatif olarak gösterilen alanlar, şehir merkezinden uzak, katılımı zorlaştıran yerlerdir. Bu da anayasal hakların fiilen kullanılamamasına yol açmaktadır.

Yine toplantı ve gösteri yürüyüşleri saat kaça kadar? sorusu, pratikte önemli hale gelmiştir. 2911 sayılı Kanun uyarınca eylemler gün batımına kadar yapılmalı; gece eylemleri ise önceden özel izinle gerçekleştirilebilmektedir. Bu durum, özellikle mesai saatlerinden sonra yapılmak istenen eylemlerin engellenmesine neden olmaktadır.

Polis Müdahalesi ve Aşırı Güç Kullanımı

Birçok gösteri ve yürüyüşte polis barikatı, biber gazı, tazyikli su, gözaltı kararları gibi uygulamalarla karşılaşılmakta; bu da hem eylemciler hem de hak savunucuları açısından ciddi endişe kaynağı olmaktadır. Topluca marş söylemek, maske takmak, slogan atmak gibi eylem biçimleri dahi “kanuna aykırı toplantı” olarak nitelendirilip 2911 sayılı Kanuna muhalefet cezası gündeme getirilebilmektedir.

Siyasal ve Sosyal Eylemler

Son yıllarda özellikle İstanbul’da yapılan Saraçhane mitingi, Ekrem İmamoğlu’na destek yürüyüşleri, Dilek İmamoğlu’nun açıklamaları, Özgür Özel’in erken seçim çağrısı, İmamoğlu gözaltı protestosu, iktidar karşıtı sloganlar ve “faşizme karşı omuz omuza” gibi eylem temaları sıklıkla kamuoyunun gündeminde yer almaktadır.

Bu bağlamda, protesto gösterileri, miting çağrıları, oturma eylemleri gibi barışçıl yöntemler, Z kuşağı gençler ve üniversite öğrencileri tarafından yaygın şekilde kullanılmaktadır. Ancak her eylem “provokatif eylem” olarak nitelendirilerek eylem yasakları ve ulaşım engeli uygulamalarıyla karşılaşmaktadır.

Adli Ceza ve İdari Disiplin Müeyidesi

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış olsa da, bu hakkın kullanımı belirli kurallara ve sınırlamalara tabidir. 2911 sayılı Kanun, bu hakkın sınırlarını ve ihlal durumlarında doğacak sorumlulukları düzenlemektedir.

Kanuna Aykırı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Suçu

Kanunun 28. maddesi uyarınca, izin alınmaksızın ya da yasaya aykırı şekilde yapılan toplantı ve yürüyüşlere katılanlar hakkında adli işlemler başlatılabilmektedir. Suçun unsurları arasında şunlar yer alır:

  • Yetkili mercilere önceden bildirim yapılmadan toplantı düzenlemek,
  • Yasaklanan yerlerde veya saatler dışında toplantı yapmak,
  • Dağılma çağrısına rağmen dağılmamak,
  • Şiddet, tehdit, silah, molotof vb. unsurların eylemde kullanılması.

Bu tür durumlarda katılımcılar hakkında 2911 sayılı kanuna muhalefet cezası kapsamında hapis veya para cezaları verilebilmektedir.

Disiplin Soruşturmaları

Gösterilere katılan kamu görevlileri ve devlet memurları, katıldıkları eylemin içeriğine ve şekline göre disiplin soruşturmasına maruz kalabilmektedir. Özellikle valilikler tarafından “yasadışı eylem” olarak değerlendirilen protestolar, kamu personelinin uyarı, kınama, maaş kesintisi gibi cezalara çarptırılmasına yol açabilir. Bu durum sıkça sorulan “Devlet memuru yürüyüşe katılabilir mi?” sorusunu gündeme getirmektedir.

Benzer şekilde, üniversite öğrencileri için de kampüs içinde veya dışında katıldıkları toplantılar, disiplin cezası veya uzaklaştırma ile sonuçlanabilmektedir. Üniversite içindeki eylemler, özellikle “toplu yürüyüş”, “pankart açma”, “slogan atma” gibi barışçıl ifade yöntemleri bile “örgütlü suç” kapsamında yorumlanabilmektedir.

Yargı Kararları ve AİHM İçtihadı

Anayasa Mahkemesi ve AİHM, Türkiye’deki gösteri yasakları, gözaltılar ve polis müdahalelerine ilişkin çok sayıda karar vermiştir. AİHM, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin salt bildirim eksikliği nedeniyle cezalandırılmasını ifade özgürlüğünün ihlali olarak değerlendirmiştir. Bu bağlamda, birçok iç hukuk uygulaması, Anayasa’nın 34. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddesiyle çeliştiği gerekçesiyle hak ihlali kararıyla sonuçlanmıştır.

Değerlendirme

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, çağdaş demokratik toplumların temel yapı taşlarından biridir. Anayasa’nın 34. maddesi ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmeleri, bu hakkı güvence altına almakta; bireylerin seslerini duyurabilmelerini, taleplerini ifade edebilmelerini ve kamu politikaları üzerinde etkili olabilmelerini mümkün kılmaktadır.

Ancak bu hak, özellikle güvenlik ve kamu düzeni kaygılarıyla sınırlandırılabilmekte, zaman zaman yasaklar, müdahaleler, gözaltılar, güç kullanımına başvurmalar ve idari/adli yaptırımlar yoluyla ciddi şekilde kısıtlanabilmektedir. Bu uygulamalar, yalnızca bireylerin temel haklarına değil, aynı zamanda ifade özgürlüğü ve katılımcı demokrasi ilkelerine de zarar vermektedir.

Türkiye’de zaman zaman karşılaşılan eylem yasakları, miting alanı kısıtlamaları, basın açıklaması engelleri, polis barikatları, biber gazı müdahaleleri, sosyal medyada gösteri çağrısına gözaltı gibi uygulamalar; özellikle gençler, öğrenciler ve muhalif sesler üzerinde caydırıcı bir etki yaratmakta, kamusal alandaki demokratik katılımı azaltmaktadır.

Bu bağlamda, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanımında:

  • İdarenin öngörülebilir, hukuka uygun ve ölçülü davranması,
  • Yargının temel hak ve özgürlükleri koruyucu bir rol üstlenmesi,
  • Toplumun ise bu hakkı barışçıl, şiddetten uzak ve yapıcı biçimde kullanması

gerekir.

Demokratik bir toplumda devletin görevi, sadece kamu düzenini korumak değil, aynı zamanda farklı görüşlerin ifade edilebileceği, bireylerin güvenli biçimde toplanabileceği bir ortam yaratmaktır. Bıçak Hukuk Bürosu olarak, bireylerin ve sivil toplum kuruluşlarının toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının korunması ve bu süreçte karşılaştıkları idari yasaklamalar, kolluk müdahaleleri, gözaltılar, disiplin soruşturmaları ve ceza yargılamaları karşısında güçlü bir hukuki destek sağlamaktayız.

/ Ceza Hukuku, Görüşler / Düşünceler, Görüşler / Düşünceler, Vatandaşlık Hukuku / Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Comments

No comments yet.

Send Comment