Kenevir ekimi suçu, 2313 sayılı Kanun m. 23/5’te amaç unsuruna göre iki ayrı suç tipi olarak düzenlenmiş olup, yargılamanın merkezine ekimin hangi saikle yapıldığı sorusunu yerleştirmektedir. Esrar elde etme amacı ile kişisel ihtiyaç amacı arasındaki ayrım, yalnızca cezanın miktarını değil; görevli mahkemeyi, zamanaşımı süresini ve uygulanacak usul rejimini de doğrudan belirlemektedir. Yargıtay içtihatları, amaç unsurunun varsayımla değil, somut ve objektif delillerle ispat edilmesi gerektiğini açık biçimde ortaya koymaktadır. Kenevir tohumu, bitki ve ürün (esrar) arasındaki ayrım, suçun oluşup oluşmadığının ve hangi suç tipinin uygulanacağının tespitinde kritik öneme sahiptir. Bu tür dosyalarda arama ve el koyma işlemlerinin hukuka uygunluğu, delilin hükme esas alınıp alınamayacağını belirleyen temel ölçüttür. Hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen deliller, uyuşturucu ile mücadele gerekçesiyle dahi olsa, mahkûmiyetin dayanağı hâline getirilemez. Uygulamada sıkça rastlanan hatalar, özellikle amaç unsurunun otomatik kabulü ve yanlış zamanaşımı hesabı nedeniyle bozma kararlarına yol açmaktadır. Kenevir ekimi suçlarına ilişkin bu çok katmanlı değerlendirme alanında, içtihat odaklı ve titiz bir savunma stratejisi geliştirilmesi bakımından Bıçak, uzmanlığıyla müvekkillerine kapsamlı hukuki destek sunmaktadır.
İzinsiz Kenevir Bitkisi Ekimi Suçu
Kenevir ekimi, Türk ceza hukukunda ilk bakışta tek tip bir fiil gibi görünse de, 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun’un 23/5. maddesi, bu fiili iki ayrı suç tipi olarak düzenlemiştir. Kanun koyucu, kenevir ekimini salt bir “yasak ekim” davranışı olarak değil; ekimin amacı üzerinden farklı hukuki sonuçlara bağlamıştır. Bu yönüyle kenevir ekimi suçu, klasik anlamda objektif bir suç olmaktan ziyade, amaç unsuru merkezli bir suç tipidir.
Uygulamada ise bu ayrım çoğu zaman göz ardı edilmekte; kenevir ekimi vakalarında otomatik biçimde “esrar elde etme amacı” kabul edilerek ağır yaptırımlara gidilebilmektedir. Özellikle bitki sayısı, ekim alanının niteliği veya kolluk tutanaklarındaki değerlendirmeler, çoğu dosyada amaç unsurunun ikamesi şeklinde kullanılmakta; bu da yanlış vasıflandırma, yanlış görevli mahkeme ve ölçüsüz ceza sonuçlarını beraberinde getirmektedir. Bu çalışmada, 2313 sayılı Kanun m. 23/5 kapsamındaki kenevir ekimi suçları;
- Amaç unsuru,
- Delil rejimi,
- Görev meselesi,
- Zamanaşımı
başlıkları etrafında, ağırlıklı olarak Yargıtay 10. Ceza Dairesi içtihatları ışığında incelenecektir. Amaç, normu tekrar etmekten ziyade, uygulamada belirleyici olan içtihat kriterlerini görünür kılmaktır.
Yasal Çerçeve
Maddenin Lafzı ve Sistematik Yorumu: 2313 sayılı Kanun’un 23/5. maddesi, kenevir ekimini tek bir suç olarak düzenlememiştir. Aksine, aynı fıkra içinde iki farklı suç tipi öngörülmüştür:
- Esrar elde etmek amacıyla kenevir ekme,
- Münhasıran kendi kişisel ihtiyacı için kenevir ekme.
Bu düzenleme, kanun koyucunun kenevir ekimini sonuçtan ziyade amaç üzerinden değerlendirdiğini açıkça ortaya koymaktadır. Fiilin maddi unsuru her iki suç bakımından aynı olsa da (kenevir ekme), hukuki nitelendirmeyi belirleyen unsur amaçtır. Bu yönüyle 2313 m. 23/5, ceza hukukunda nadir görülen biçimde amaç unsurunu suçun merkezine yerleştiren bir normdur. Dolayısıyla, ekimin salt varlığı değil; neden ve hangi hedefle yapıldığı araştırılmalıdır.
TCK m. 188 ve m. 191 ile İlişki
Kenevir ekimi suçu, uygulamada sıklıkla TCK m. 188/3 (ülke içi uyuşturucu madde ticareti) veya TCK m. 191 (kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma) ile karıştırılmaktadır. Oysa 2313 m. 23/5, bu suçlardan bağımsız bir suç tipidir.
- Esrar elde etmek amacıyla kenevir ekme, her ne kadar TCK m. 188’e yakın bir ağırlık taşısa da, ticaret fiili gerçekleşmeden tamamlanan bir suçtur.
- Kişisel ihtiyaç için kenevir ekme ise, TCK m. 191’deki “kullanmak için bulundurma” suçuna benzerlik gösterse de, ayrı bir normatif dayanağa sahiptir.
Bu nedenle kenevir ekimi, ne TCK m. 188’in hazırlık hareketi ne de m. 191’in türevi olarak görülmelidir. Kanun koyucu, ekimi müstakil bir tehlike suçu olarak kabul etmiştir. Ancak bu tehlikenin ağırlığı, amaç unsuruna göre değişmektedir.
Esrar Elde Etmek Amacıyla Kenevir Ekme Suçu
Bu suç bakımından maddi unsur, kenevir bitkisinin ekilmesidir. Bitkinin filizlenmiş, gelişmiş veya hasat aşamasına gelmiş olması şart değildir. Ekimin başlamasıyla suç tamamlanır. Ancak uygulamada maddi unsur, çoğu zaman amaç unsuruyla iç içe değerlendirilmekte, ekimin yapıldığı alanın büyüklüğü, bitkilerin bakımlı olması veya sayıca fazlalığı, doğrudan “esrar elde etme amacı”na delil kabul edilmektedir. Oysa bu olgular, tek başına maddi unsuru ağırlaştırmaz; ancak amaç unsurunun ispatında yardımcı veri olabilir.
Esrar elde etmek amacıyla kenevir ekme suçunun en kritik ve ayırıcı unsuru, hiç kuşkusuz amaçtır. Bu amaç, doğrudan sanığın zihinsel yönelimine ilişkindir ve varsayımla değil, somut olgularla ortaya konulmalıdır. Yargıtay 10. Ceza Dairesi, yerleşik içtihadında; amaç unsurunun tespitinde şu ölçütlerin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır:
- Ekim yapılan bitki sayısı,
- Bitkilerin bakımlı olup olmadığı ve farklı gelişim evrelerinde bulunması,
- Kenevirlerin farklı alanlara yayılmış olması,
- Olgunlaştıklarında elde edilecek muhtemel esrar miktarı,
- Dosyada terazi, paketleme materyali, başka uyuşturucu türleri gibi ticari emarelerin bulunup bulunmadığı.
Nitekim Yargıtay, yüksek sayıda, bakımlı ve farklı alanlara ekilmiş kenevir bitkilerinin bulunduğu bir olayda, bu olguların esrar elde etme amacını kuvvetle gösterdiğini, ancak bu değerlendirmenin görevli mahkeme tarafından yapılması gerektiğini açıkça ifade etmiştir (Yargıtay 10. CD, 13.03.2024, E. 2020/11069, K. 2024/16459). Bu yaklaşım, amaç unsurunun otomatik değil, tartışılarak tespit edilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Esrar elde etmek amacıyla kenevir ekme suçunda kanun, yalnızca hapis cezası öngörmüştür. Buna rağmen uygulamada, zaman zaman hapis cezası ile birlikte adli para cezasına hükmedildiği görülmektedir. Yargıtay, bu uygulamayı açık biçimde hukuka aykırı bulmakta ve şu ilkeyi benimsemektedir: Bu suçta hükmedilen hapis cezası, kısa süreli olmadığından adli para cezasına çevrilemez; ayrıca kanunda öngörülmeyen bir yaptırım eklenemez (Yargıtay 10. CD, 13.03.2024, E. 2020/11069, K. 2024/16459). Bu yönüyle amaç unsurunun yanlış tespiti, yalnızca suç vasfını değil; cezanın türünü ve miktarını da doğrudan etkilemektedir.
Kendi Kişisel İhtiyacı için Kenevir Ekme Suçu
2313 sayılı Kanun m. 23/5’in ikinci cümlesinde düzenlenen kendi kişisel ihtiyacı için kenevir ekme suçu, kanun koyucunun kenevir ekimini tek boyutlu bir tehlike olarak görmediğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu suç tipi, esrar elde etmek amacıyla yapılan ekime kıyasla daha hafif bir haksızlık içeriğine sahiptir ve buna paralel olarak daha düşük bir yaptırım rejimine tabidir. Bu suç, görünüm itibarıyla TCK m. 191’de düzenlenen “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçuna yaklaşmakla birlikte, ondan normatif olarak ayrıdır. Zira burada cezalandırılan fiil, uyuşturucu maddenin kullanımı değil; kenevirin ekilmesidir. Dolayısıyla kişisel ihtiyaç amacı, fiili hukuka uygun hâle getirmez; yalnızca suçun niteliğini ve yaptırımını belirler. Bu yönüyle kişisel ihtiyaç için kenevir ekme suçu, hafifletilmiş bir suç tipi olup, “cezasızlık” veya “önemsizlik” alanı değildir.
Kişisel ihtiyaç amacı, tıpkı esrar elde etme amacı gibi, doğrudan varsayılamaz. Sanığın “kendim için ektim” yönündeki beyanı, tek başına belirleyici değildir. Ceza yargılamasında amaç unsurunun tespiti, objektif olgularla desteklenmiş bir değerlendirmeyi zorunlu kılar. Yargıtay uygulamasında kişisel ihtiyacın tespitinde dikkate alınan başlıca ölçütler şunlardır:
- Bitki sayısının sınırlı olması,
- Bitkilerin tek bir alanda ve dağınık olmayan şekilde ekilmiş olması,
- Profesyonel bakım, sulama veya gizleme tedbirlerinin bulunmaması,
- Dosyada terazi, paketleme materyali, satışa ilişkin delillerin yer almaması,
- Sanığın kullanıcı profili (bağımlılık geçmişi, sağlık kayıtları vb.),
- Başka uyuşturucu türlerinin veya ticarete işaret eden unsurların bulunmaması.
Bu noktada Yargıtay’ın kenevir tohumu bulundurulmasına ilişkin kararında vurguladığı ilke önemlidir: soyut beyan, maddi olgularla desteklenmedikçe mahkûmiyet için yeterli değildir. Kenevir tohumu olayında, yalnızca sanığın “kullandım” şeklindeki beyanına dayanılarak mahkûmiyet kurulması, delil standardının ihlali olarak değerlendirilmiştir (Yargıtay 10. CD, 06.06.2023, E. 2020/21060, K. 2023/5187). Bu yaklaşım, kişisel ihtiyaç için kenevir ekme suçunda da geçerlidir. Amaç unsurunun tespiti, lehe yorumun otomatik kabulü anlamına gelmediği gibi, aleyhe varsayım kurulmasına da izin vermez.
Kendi kişisel ihtiyacı için kenevir ekme suçunda öngörülen ceza, esrar elde etme amacına kıyasla daha düşüktür. Bu durum, uygulamada şu sonuçları doğurur:
- Hükmün açıklanmasının geri bırakılması,
- Erteleme,
- Seçenek yaptırımlar
gibi kurumların uygulanabilirliği, bu suç tipi bakımından daha geniştir. Ancak bu sonuçlara ulaşılabilmesi, suçun doğru şekilde vasıflandırılmasına bağlıdır. Aksi hâlde, kişisel ihtiyaca konu bir ekim fiilinin “esrar elde etme amacı” kapsamında değerlendirilmesi, sanık açısından orantısız ve ölçüsüz bir cezalandırmaya yol açmaktadır.
Esrar Elde Etme Amacı – Kişisel İhtiyaç Ayırımı
2313 sayılı Kanun m. 23/5’in uygulamadaki en kritik yönü, hiç kuşkusuz iki suç tipi arasındaki ayrımın doğru yapılmasıdır. Bu ayrım, yalnızca teorik bir nitelendirme meselesi değil; doğrudan doğruya:
- Görevli mahkemeyi,
- Uygulanacak ceza türünü ve miktarını,
- Zamanaşımı süresini,
- Usulî güvenceleri
belirleyen temel bir eştir. Bu nedenle amaç ayrımı, ceza yargılamasında tali değil; merkezi bir değerlendirme alanıdır.
Yargıtay içtihatlarında, esrar elde etme amacı ile kişisel ihtiyaç arasındaki ayrım, tek bir ölçüte indirgenmemekte; çok faktörlü bir değerlendirme modeli benimsenmektedir. Bu modelde öne çıkan unsurlar şunlardır:
- Nicelik: Bitki sayısının fazlalığı, tek başına belirleyici olmamakla birlikte güçlü bir emaredir.
- Nitelik: Bitkilerin bakımlı olması, düzenli sulama ve gübreleme izleri.
- Yayılım: Farklı alanlara (bahçe, tarla, fındıklık vb.) ekim yapılması.
- Çeşitlilik ve Eşlik Eden Deliller: Terazi, paketleme, başka uyuşturucu türleri, satışa hazır fişekler.
- Organizasyon: Gizleme, profesyonel yöntemler, ticari süreklilik.
Nitekim Yargıtay, çok sayıda ve bakımlı kenevir bitkisinin farklı alanlara ekildiği bir olayda, elde edilecek esrar miktarı ve dosya kapsamındaki diğer delillerle birlikte değerlendirildiğinde esrar elde etme amacının kuvvetle ortaya çıktığını, ancak bu değerlendirmenin görevli ağır ceza mahkemesince yapılması gerektiğini açıkça ifade etmiştir (Yargıtay 10. CD, 13.03.2024, E. 2020/11069, K. 2024/16459).
Amaç ayrımının hatalı yapılması, zincirleme biçimde şu hukuki sonuçlara yol açmaktadır:
- Görevsiz mahkemede yargılama ve hüküm kurulması,
- Kanunda öngörülmeyen ceza türlerinin uygulanması,
- Yanlış suç tipi üzerinden zamanaşımı hesabı yapılması,
- Sanığın lehine olan usulî kurumların devre dışı kalması.
Bu nedenle amaç ayrımı, yalnızca maddi ceza hukuku değil; adil yargılanma hakkı bakımından da belirleyicidir. Ceza yargılamasında “amaç”, sanığın cezalandırılmasını ağırlaştıran bir varsayım değil; ispatlanması gereken asli bir unsurdur.
Görevli Mahkeme Sorunu
28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun, 2313 sayılı Kanun m. 23’te önemli bir değişiklik yapmış ve özellikle esrar elde etmek amacıyla kenevir ekme suçu bakımından yargılamanın görev alanını fiilen ağırlaştırmıştır. Bu değişiklikten sonra, kenevir ekimi fiilinin hangi suç tipini oluşturduğunun belirlenmesi, yalnızca maddi olguların tespiti değil; hukuki vasıflandırmaya ilişkin bir görev meselesi hâline gelmiştir. Bu noktada kritik husus şudur: Kenevir ekimi fiilinin esrar elde etmek amacıyla mı, yoksa kişisel ihtiyaç için mi gerçekleştirildiğinin tespiti, artık asliye ceza mahkemesinin sınırlarını aşan bir değerlendirme alanına girmektedir. Zira bu ayrım, uygulanacak cezanın üst sınırını, dolayısıyla görevli mahkemeyi doğrudan etkilemektedir.
Uygulamada sıklıkla karşılaşılan hata, asliye ceza mahkemelerinin, kenevir ekimi fiilini doğrudan “esrar elde etme amacı” kapsamında değerlendirerek esas hakkında hüküm kurmasıdır. Oysa Yargıtay, bu yaklaşımı açıkça hukuka aykırı bulmaktadır. Nitekim Yargıtay 10. Ceza Dairesi, çok sayıda ve bakımlı kenevir bitkisinin farklı alanlara ekildiği bir olayda, fiilin hangi suç tipini oluşturduğuna ilişkin değerlendirmenin ağır ceza mahkemesine ait olduğunu açıkça ifade etmiştir. Bu bağlamda, asliye ceza mahkemesinin yargılamaya devam ederek hüküm kurması, görev kurallarının ihlali olarak kabul edilmiştir (Yargıtay 10. CD, 13.03.2024, E. 2020/11069, K. 2024/16459). Bu içtihat, amaç unsurunun yalnızca maddi ceza hukuku bakımından değil; usul hukuku bakımından da belirleyici olduğunu göstermektedir. Amaç unsuruna ilişkin her değerlendirme, aynı zamanda “hangi mahkeme yargılayacak?” sorusunun da cevabını belirlemektedir.
Görevsiz Mahkemede Kurulan Hükmün Sonuçları
Görevli mahkeme sorununun yanlış çözülmesi hâlinde ortaya çıkan sonuçlar yalnızca teorik değildir. Görevsiz mahkemede kurulan hüküm;
- Hukuka aykırı yargılama niteliği taşır,
- Amaç unsurunun gerektiği gibi tartışılamamasına yol açar,
- Sanığın aleyhine olacak biçimde daha ağır bir ceza rejiminin uygulanmasına neden olabilir.
Bu nedenle kenevir ekimi dosyalarında, mahkeme öncelikle amaç unsurunun tartışılmasının kendi görev alanında olup olmadığını değerlendirmeli; tereddüt hâlinde görevsizlik kararı vererek dosyayı ağır ceza mahkemesine göndermelidir. Aksi yaklaşım, yargılamanın ilerleyen safhalarında bozma nedenini kaçınılmaz kılmaktadır.
Delil Rejimi ve Hukuka Aykırı Arama
Kenevir ekimi suçları, büyük ölçüde arama ve el koyma işlemleri sonucunda ortaya çıkar. Bu nedenle bu suç tiplerinde delil rejimi, diğer birçok suçtan daha kritik bir rol oynar. Zira ekim fiilinin varlığı, çoğu zaman fiziksel delillere (bitki, alan, ekipman) dayandırılmaktadır. Ancak delilin maddi varlığı, onun hukuka uygun şekilde elde edildiği anlamına gelmez. Ceza muhakemesinde esas olan, delilin nasıl elde edildiğidir. Hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen deliller, maddi gerçeğe ulaşmayı kolaylaştırsa dahi, hükme esas alınamaz.
Yargıtay uygulamasında, uyuşturucu suçları bağlamında arama kararının varlığı, vazgeçilmez bir usul güvencesi olarak kabul edilmektedir. Suç tarihini ve zamanını kapsayan bir adli arama kararı ya da gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde usulüne uygun yazılı arama emri bulunmaksızın yapılan aramalar, hukuka aykırı kabul edilmektedir. Bu husus, kenevir bitkisi bakımından da geçerlidir. Yargıtay, adli arama kararı olmaksızın sanıktan ele geçirilen esrar elde etmeye elverişli kenevir bitkisinin, hukuka aykırı yöntemle elde edilmiş delil niteliğinde olduğunu ve hükme esas alınamayacağını açıkça vurgulamıştır (Yargıtay 10. CD, 28.03.2024, E. 2020/15525, K. 2024/17193). Bu yaklaşım, “uyuşturucu ile mücadele” gerekçesinin, usul güvencelerini bertaraf eden bir serbesti alanı yaratamayacağını ortaya koymaktadır.
Hukuka Aykırı Delil – Etkin Pişmanlık İlişkisi
Hukuka aykırı delil yasağı, her durumda otomatik beraat sonucunu doğurmaz. Özellikle sanığın, mahkeme huzurunda kendi suçunun ortaya çıkmasına hizmet eden ikrarlarda bulunması, delil rejimini farklı bir düzleme taşımaktadır. Yargıtay, hukuka aykırı arama sonucu elde edilen deliller bulunmasına rağmen, sanığın suçun açığa çıkmasına aktif biçimde katkı sunması hâlinde, beraat yerine etkin pişmanlık hükümlerinin tartışılması gerektiğini kabul etmektedir. Bu durumda sorun, delilin yasaklılığı değil; sanığın iradi katkısının hukuki sonucudur. Bu yaklaşım, delil rejiminin mekanik değil; olayın bütünlüğü içinde değerlendirilmesi gerektiğini göstermektedir. Ancak bu değerlendirme yapılırken, hukuka aykırı delilin doğrudan mahkûmiyet gerekçesi hâline getirilmesi yine de mümkün değildir.
Soyut İhbar ve Kolluk Tutanaklarının Sınırları
Kenevir ekimi dosyalarında sıkça karşılaşılan bir diğer sorun, soyut ihbarlar ve yoruma dayalı kolluk tutanaklarıdır. İhbar, tek başına delil değildir; ancak hukuka uygun bir arama için başlangıç şüphesi oluşturabilir. Bu sınır aşıldığında, ihbarın kendisi delil yerine ikame edilmiş olur ki bu, adil yargılanma ilkesiyle bağdaşmaz. Dolayısıyla kenevir ekimi suçlarında delil değerlendirmesi yapılırken;
- Arama kararının varlığı,
- Aramanın kapsamı ve zamanı,
- Ele geçirilen maddi delillerin niteliği
ayrı ayrı ve titizlikle incelenmelidir.
Kenevir Tohumu – Bitki – Ürün Ayırımı
Kenevirle bağlantılı fiillerde, uygulamada sıklıkla göz ardı edilen ancak hukuki sonuçları köklü biçimde değiştiren bir ayrım bulunmaktadır: tohum – bitki – ürün (esrar) ayrımı. Bu ayrım, yalnızca maddi bir sınıflandırma değil; suçun oluşumu, ispatı ve nitelendirilmesi bakımından belirleyici bir hukuki eştir. 2313 sayılı Kanun m. 23/5, yalnızca kenevir ekimini cezalandırmaktadır. Bu nedenle, henüz ekim aşamasına geçilmemiş bir durumda, örneğin tohum bulundurulması, kural olarak bu suç tipinin kapsamı dışındadır. Keza, ürün elde edilmesi (esrar) ise, ayrı suç tiplerini gündeme getirebilir.
Yargıtay uygulaması, kenevir tohumunun, uyuşturucu veya uyarıcı madde içermemesi nedeniyle bizatihi suç konusu oluşturmadığı yönünde istikrarlıdır. Tohumun ele geçirilmesi, tek başına ne 2313 m. 23/5 kapsamında kenevir ekimi suçunu ne de TCK m. 191 kapsamında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturur. Nitekim Yargıtay 10. Ceza Dairesi, yalnızca kenevir tohumu ele geçirilen bir olayda; sanığın soyut beyanı dışında, uyuşturucu kullandığına veya yetiştirme amacı taşıdığına ilişkin kesin ve yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle mahkûmiyet hükmünü bozmuştur (Yargıtay 10. CD, 06.06.2023, E. 2020/21060, K. 2023/5187). Bu içtihat, şu ilkeyi açıkça ortaya koymaktadır: Tohum, potansiyel bir tehlike olarak görülebilir; ancak ceza hukukunda potansiyel değil, gerçekleşmiş ve ispatlanmış fiil cezalandırılır.
Kenevir bitkisi, 2313 m. 23/5 bakımından suçun konusunu oluşturur. Ekimin gerçekleşmesiyle birlikte suç tamamlanır; bitkinin hasat edilmesi veya esrar elde edilmesi aranmaz. Bu yönüyle kenevir ekimi, soyut tehlike suçu niteliği taşımaktadır. Ancak burada da bitkinin hukuka uygun şekilde tespit edilmesi, yani arama ve el koyma işlemlerinin usulüne uygun olması şarttır. Aksi hâlde bitkinin maddi varlığı, hukuki delil niteliği kazanamaz.
Kenevirden esrar elde edilmesi, artık 2313 m. 23/5 sınırlarını aşan bir duruma işaret eder. Bu aşamada;
- Kullanmak için bulundurma (TCK m. 191),
- Uyuşturucu madde imal ve ticareti (TCK m. 188)
gibi suç tipleri gündeme gelebilir. Ancak bu suçların varlığı, otomatik olarak kenevir ekimi suçunun da işlendiği anlamına gelmez. Her fiil, kendi maddi ve manevi unsurları bakımından ayrıca değerlendirilmelidir. Bu ayrımın göz ardı edilmesi, kenevirle ilgili dosyalarda zincirleme ve ölçüsüz cezalandırma riskini doğurmaktadır.
Zamanaşımı ve Usuli Sonuçlar
Kenevir ekimi suçlarında zamanaşımı, fiilin hangi suç tipi kapsamında değerlendirildiğine bağlı olarak değişmektedir. Bu nedenle zamanaşımı hesabı yapılırken, öncelikle esrar elde etme amacı mı, yoksa kişisel ihtiyaç amacı mı bulunduğu netleştirilmelidir.
- Kişisel ihtiyaç için kenevir ekme suçunda, öngörülen cezanın üst sınırı daha düşük olduğundan, daha kısa bir olağan zamanaşımı süresi söz konusudur.
- Esrar elde etmek amacıyla kenevir ekme suçunda ise, daha ağır ceza öngörüldüğünden, zamanaşımı süresi uzamaktadır.
Bu ayrımın yanlış yapılması, zamanaşımı hesabının da hatalı yapılmasına ve hukuka aykırı mahkûmiyetlere yol açabilmektedir.
Suç ve Ceza muhakemesinde zamanaşımı, re’sen gözetilmesi gereken bir kurumdur. Mahkemenin veya tarafların bu hususu ileri sürüp sürmemesi, sonucu değiştirmez. Zamanaşımı gerçekleşmişse, mahkeme kamu davasının düşmesine karar vermek zorundadır. Nitekim Yargıtay, kişisel ihtiyaç kapsamında kalan bir kenevir ekimi fiilinde, olağan zamanaşımı süresinin dolduğunu tespit ederek, yeniden yargılama yapılmasına gerek olmaksızın davanın düşmesine karar verilmesi gerektiğini açıkça belirtmiştir (Yargıtay 10. CD, 13.03.2024, E. 2020/11069, K. 2024/16459).
Uygulamada sıkça karşılaşılan sorunlardan biri, fiilin esrar elde etme amacıyla işlendiği varsayımıyla uzun zamanaşımı süresinin uygulanmasıdır. Oysa fiil gerçekte kişisel ihtiyaç kapsamında kalıyorsa, zamanaşımı çoktan dolmuş olabilir. Bu durum, zamanaşımının yalnızca teknik bir hesaplama değil; doğru nitelendirmenin doğal sonucu olduğunu göstermektedir. Amaç unsurundaki bir hata, usul hukuku bakımından geri dönülemez sonuçlar doğurabilmektedir.
Uygulamada Sık Karşılaşılan Hatalar
2313 sayılı Kanun m. 23/5 kapsamında kenevir ekimi suçlarına ilişkin yargılamalarda, Yargıtay denetimine sıkça konu olan ve bozma sebebi oluşturan bazı tekrarlayan uygulama hataları dikkat çekmektedir. Bu hatalar, çoğu zaman dosyanın esasına girilmeden önce, amaç unsurunun ve usul güvencelerinin yeterince tartışılmamasından kaynaklanmaktadır.
Amaç Unsurunun Otomatik Kabulü: En yaygın hata, kenevir ekimi tespit edildiği anda fiilin doğrudan “esrar elde etmek amacıyla” işlendiğinin kabul edilmesidir. Bitki sayısı veya bakımlı oluşu gibi olgular, çoğu dosyada amaç unsurunun yerine ikame edilmekte; bu da kişisel ihtiyaç ihtimalinin gereği gibi tartışılmamasına yol açmaktadır. Oysa amaç, varsayımla değil ispatla belirlenmelidir.
Terazinin Tek Başına Belirleyici Sayılması: Terazi bulunması, uygulamada sıklıkla ticaret veya esrar elde etme amacının kesin delili gibi değerlendirilmekte; ancak Yargıtay, teraziyi tek başına yeterli görmemekte, diğer objektif olgularla birlikte değerlendirilmesini aramaktadır. Terazinin varlığı, ancak bağlam içinde anlam kazanır.
Görevli Mahkeme Meselesinin Göz Ardı Edilmesi: Amaç unsurunun ağır ceza mahkemesinin görev alanına girip girmediği tartışılmadan, asliye ceza mahkemesince esas hakkında hüküm kurulması, önemli bir usul hatasıdır. Bu durum, yargılamanın ilerleyen aşamalarında kaçınılmaz bozma sonucunu doğurmaktadır.
Hukuka Aykırı Arama ile Elde Edilen Delillere Dayanılması: Adli arama kararı veya yazılı emir bulunmaksızın elde edilen kenevir bitkilerinin, delil olarak hükme esas alınması, delil yasağının ihlalidir. “Uyuşturucu ile mücadele” gerekçesi, usul güvencelerini bertaraf eden bir istisna yaratmaz.
Tohum – Bitki – Ürün Ayrımının Yapılmaması: Kenevir tohumu, bitki ve esrar arasındaki ayrımın göz ardı edilmesi; henüz ekim aşamasına geçilmemiş fiillerin cezalandırılmasına veya aynı fiil üzerinden mükerrer nitelendirmelere yol açabilmektedir. Bu durum, ceza hukukunun belirlilik ve ölçülülük ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.
Yanlış Suç Tipi Üzerinden Zamanaşımı Hesabı: Fiilin gerçekte kişisel ihtiyaç kapsamında kalmasına rağmen, esrar elde etme amacı varsayımıyla uzun zamanaşımı süresinin uygulanması, zamanaşımı kurumunun işlevini ortadan kaldırmaktadır. Amaçtaki bir hata, usul hukukunda telafisi imkânsız sonuçlar doğurabilmektedir.
Sonuç ve Değerlendirme
2313 sayılı Kanun m. 23/5’te düzenlenen kenevir ekimi suçları, amaç unsuru merkezli yapıları nedeniyle, klasik ceza hukuku değerlendirmelerinden ayrılmaktadır. Kanun koyucu, aynı fiili iki farklı suç tipi hâlinde düzenleyerek, ekimin nedenini cezalandırmanın merkezine yerleştirmiştir. Bu tercih, yargılamada özellikle dikkatli ve çok yönlü bir değerlendirmeyi zorunlu kılmaktadır.
İncelenen Yargıtay içtihatları, kenevir ekimi dosyalarında şu temel ilkeleri net biçimde ortaya koymaktadır:
- Amaç unsuru, varsayımla değil; somut, objektif ve tartışılmış delillerle belirlenmelidir.
- Esrar elde etme amacı ile kişisel ihtiyaç ayrımı, yalnızca cezanın ağırlığını değil; görevli mahkemeyi, zamanaşımını ve usulî güvenceleri de belirler.
- Hukuka aykırı elde edilen deliller, kenevir bitkisinin maddi varlığına bakılmaksızın hükme esas alınamaz.
- Kenevir tohumu, bitki ve ürün arasındaki ayrım, suçun oluşumu ve sınırlarının çizilmesi bakımından vazgeçilmezdir.
Bu çerçevede kenevir ekimi suçlarına ilişkin yargılamalarda, Yargıtay 10. Ceza Dairesi tarafından geliştirilen ölçütlerin dikkate alınması; hem adil yargılanma hakkının korunması hem de ölçüsüz cezalandırmanın önlenmesi bakımından zorunludur. Aksi hâlde, amaç unsurunun otomatik kabulüne dayalı bir uygulama, ceza hukukunun son çare olma niteliğini zedelemekte ve normun öngördüğü dengeyi bozmaktadır. Sonuç olarak, kenevir ekimi suçlarında sağlıklı bir yargısal değerlendirme; amaç, delil, görev ve usul eksenlerinin birlikte ve tutarlı biçimde ele alınmasını gerektirir. Bu bütüncül yaklaşım, yalnızca doğru hükme ulaşmanın değil; hukukun meşruiyetini korumanın da ön koşuludur.
© 2025 Prof. Dr. Vahit Bıçak / Bıçak Hukuk Bürosu – Tüm hakları saklıdır. Bu makale, sayın Prof. Dr. Vahit Bıçak tarafından www.bicakhukuk.com sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi makalenin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan makalenin bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.
Referans: Bıçak, Vahit (2025) “Esrar Elde Etme Amacıyla Kenevir Ekimi ve Kişisel İhtiyaç Ayrımı: Operasyon, Soruşturma ve Yargılama”, Bıçak Hukuk Bürosu Blogu, https://www.bicakhukuk.com/izinsiz-kenevir-bitkisi-ekimi-sucu/, Prgf __., Erişim Tarihi: …,
Türkçe
English
Français
Deutsch












Comments
No comments yet.