İtiraz – İstinaf – Temyiz

İlk derece mahkemeleri ve hakimler tarafından verilen kararlar, nihai kararlar olmayıp, kural olarak, üst mahkemelerin denetimine açık kararlardır. Muhakeme esnasında verilen kararlar veya muhakeme sonunda verilen hükümler, her zaman doğru olmayabilir. Verilen karar ve hükümde haksızlık, hukuka aykırılık, yanılma, eksiklik olabileceği gibi, aleyhine karar veya hüküm verilen kişi bu durumdan tatmin olmamış olabilir. Karar veya hükümlerde birtakım adli hatalar yapılmış olması ihtimal dahilindedir. Bundan dolayı, ilk derece mahkemeleri tarafından verilen kararlar, üst mahkemelerin denetimine tabidir.

Kararların Denetimi

Hakimler veya mahkemeler tarafından verilen kararlar, nihai kararlar olmayıp, kural olarak, yargı denetimine açık kararlardır. İlk derece mahkemeleri veya bunların hakimleri tarafından verilen ara veya son kararların üst mahkemelerce incelenmesi, üst mahkemelerin denetimine tabi tutulması işlemine yasa koyucu “kanun yolları” adı vermiştir.  Tarafımızdan “kanun yolları” kavramı yerine “kararlarının denetimi” deyimi tercih edilmektedir.

Ceza ve hukuk muhakemesi esnasında verilen kararlar veya muhakeme sonunda ulaşılan hükümler, her zaman tam olarak gerçeği yansıtmayabilir. Karar ve hükümlerde haksızlık, hukuka aykırılık, yanılma, eksiklik olabileceği gibi, aleyhine karar veya hüküm verilen kişi verilen karar ya da hükümden tatmin olmamış olabilir. Karar veya hükümlerde birtakım adli hatalar yapılmış olması ihtimal dahilindedir. Verilen karar veya hükümlerin başka yargısal mercilerce tekrar incelenmesi adli hata riskini önemli ölçüde azaltır.

Ülkemizde, yakın zamana kadar, yargı kararlarının tek aşamalı denetimi sistemi uygulanmıştır. Yargılama mekanizması; ilk mahkemeler (bidâyet mahkemeleri) ve üst mahkemeler (nihayet mahkemeleri) olmak üzere iki dereceden oluşmuştur. 20 Temmuz 2016 tarihinde yürürlüğe giren düzenlemeyle yargılama mekanizması; ilk mahkemeler (bidâyet mahkemeleri), istinaf mahkemeleri (bölge adliye mahkemeleri) ve üst mahkeme (Yargıtay) şeklinde üç dereceden oluşan bir yapı haline getirilmiştir.

Yargı kararlarının denetimi sadece olgu denetimi açısından olabileceği gibi, sadece norm denetimi açısından veya her ikisi açısından birlikte de olabilir. İtiraz ve istinaf denetim yolları hem olgu hem norm denetimini kapsadığı halde, temyiz denetim yolu sadece norm denetimini içermektedir.

Denetim yolları olağan ve olağanüstü denetim yolları olmak üzere iki ayrı kategoride sınıflandırılabilir. Henüz kesinleşmemiş olan yargı kararlarına karşı başvurulabilecek olan denetim yollarına olağan denetim yolları adı verilirken, kesinleşmiş yargı kararlarına karşı başvurulabilecek denetim yollarına ise olağanüstü kanun yolları denilmektedir.

  • İtiraz,
  • İstinaf,
  • Temyiz,

denetim yolları olağan denetim yolları kategorisi altında yer alırken,

  • Yargılamanın Yenilenmesi,
  • Yargıtay Başsavcısının itirazı,
  • Kanun Yararına Bozama (uygulama birliği sağlama) talebi,
  • Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru,
  • İnsan Hakları Avrupa Mahkemesine Bireysel Başvuru,

olağanüstü denetim yolları kategorisi içerisinde mütalaa edilmektedir.

İtiraz

İlk derece mahkemelerince verilen hâkim kararları ile kanunun gösterdiği durumlarda, mahkeme kararlarına karşı başvurulan, verilen kararın infazını etkilemeyen, verilen kararın başka bir mercii tarafından hem olgu hem de norm denetimi açısından incelenmesine olanak sağlayan denetim yoluna itiraz adı verilmektedir. İtiraza konu hakim kararları; soruşturma evresinde sulh ceza hakiminin kararları, naip hakimin kararları ve istinabe olunan hakimin kararlarıdır. İtiraza konu mahkeme kararları ise; son karardan önce verilen ve son karara esas oluşturmayan mahkeme kararlarıdır.

İstinaf

İlk derece mahkemelerince verilen hükümlerin hem olgu hem de norm denetimi açısından incelenmesi amacıyla başvurulan denetim yoluna istinaf denilmektedir. İstinaf denetim yolu temyizden farklı olarak, doğrudan doğruyalık ve sözlülük ilkeleri çerçevesinde olguya ilişkin gerçeğin araştırılmasına olanak sağlayacaktır. İstinaf denetimi yapmak üzere Bölge İstinaf Mahkemelerinin kurulması 5235 sayılı Kanunla öngörülmüş ve 20 Temmuz 2016 tarihi itibariyle istinaf mahkemeleri çalışmaya başlamıştır.

İstinaf denetimi için kural olarak talep gerekir. Ancak, on beş yıl ve daha fazla hapis cezalarına ilişkin hüküm içeren dosyaların kendiliğinden, otomatik olarak istinaf denetimine gitmesi öngörülmüştür.

Temyiz

Temyiz, istinaf üzerine verilen bazı kararlarla, kanunda gösterilen diğer bazı kararlar aleyhine başvurulabilen ve sadece hukuksal denetimin Yargıtay tarafından yapıldığı bir yargısal denetim yoludur.

Temyiz denetim yoluna başvurabilmenin temel nedeni, hükmün hukuka aykırı olmasıdır. Bir yargı kararında ilgili hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılığı ifade eder. Ancak, verilen kararda etkili olabileceği düşünülen bazı aykırılıklar kanunda ‘hukuka kesin aykırılık hâlleri’ olarak nitelenmiştir. Bu nedenler temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da hukuka kesin aykırılık var sayılır ve mahkemece göz önünde tutulur.

Bu sebeplerden ilki, mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olmasıdır. Örneğin, mahkeme bir başkan ve iki üyeden oluşuyorsa ve oturumda bir üye eksik ise, o zaman mahkeme, kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş demektir.

İkincisi, hâkimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılmış olmasıdır.

Üçüncüsü, geçerli şüphe nedeniyle hakimin reddi istenilmiş olup da bu istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hâkimin yine hükme katılması durumudur.

Dördüncüsü, mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesidir.

Beşincisi, savcı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılmasıdır.

Altıncısı, duruşmalı olarak verilen hükümde ‘yargılama faaliyetinin alenîliği’ (açıklığı) kuralının ihlâl edilmesidir.

Yedincisi, hükmün CMK md 230 da yer alan ‘hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar’ içermemesidir. Sekizincisi, hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olmasıdır.

Sonuncusu ise, hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanmasıdır.