Rüşvete Aracılık Eden Kirli Avukatlar: Hukukî Çerçeve, Vaka Tipolojileri ve Çözüm Önerileri

Rüşvete aracılık, nüfuz ticareti ve “tahliye/beraat garantisi” vaadi etrafında şekillenen iddialar, yargıya güveni zedeleyen bir sosyal olguyu görünür kılıyor. Hukuk tekniği bakımından temel çizgi, kamu görevlisiyle menfaat anlaşması mevcutsa rüşvet ve iştirak; sadece nüfuz iddiası üzerinden menfaat temini varsa nüfuz ticareti; gerçek bir nüfuz ve kamu görevlisiyle temas olmadığı halde aldatıcı vaatlerle menfaat sağlanıyorsa dolandırıcılık olarak beliriyor. Yargıtay ve Ceza Genel Kurulu kararları, bu ayrımı tipiklik ve ispat ölçütleriyle netleştiriyor. Basına yansıyan dosyalarda, cezaevi hattında “tahliye garantisi” söylemleri, adliye içinde para alışverişi iddiaları ve çok aktörlü aracı ağları öne çıkıyor; delil pratiğinde mesajlaşma kayıtları, gizli ses–görüntü, seri numaralı banknot ve para hareketleri belirleyici oluyor. Mesleki etik yönü, sonuç garantisi izlenimi uyandıran beyanların, üçüncü kişilerle pazarlığın ve cezaevi ziyaret protokollerinin suiistimalinin önlenmesini gerektiriyor. Çözüm, normatif ayrım çizgilerini berraklaştırmak, kanıt standartlarını titizlikle uygulamak, disiplin ve ceza süreçlerini eşgüdümlemek ve kamu farkındalığını artırmaktan geçiyor.

Rüşvete Aracılık Eden Kirli Avukat Hukukî Çerçeve Vaka Tipolojileri Çözüm Önerileri Şikayet İhbar takip operasyon skandal suç duyurusu adliye

Rüşvete Aracılık Eden Kirli Avukatlar

Son yıllarda “tahliye/beraat garantisi”, “hâkim–savcı tanıdıklığı” ve adliye içinde para alışverişi iddiaları, avukatlık mesleğinin sınırlarıyla ceza hukuku tiplerinin kesiştiği hassas bir alanı görünür kıldı. Meşru savunuculuk; ücreti ve masrafı şeffaf biçimde sözleşmeye bağlanan, sonucu garanti etmeyen, delil ve hukuk üzerinden ilerleyen bir faaliyettir. Buna karşılık, kamu görevlisiyle menfaat anlaşmasına aracılık etmek ya da sırf “nüfuz iddiası” üzerinden menfaat temin etmek başka bir dünyaya aittir ve farklı suç tiplerini gündeme getirir. Bu metin, rüşvet–nüfuz ticareti–dolandırıcılık ayrımını yalın bir dille ortaya koyarken; emsal içtihatların yön gösterdiği çizgiyi, basına yansıyan olayların izlerini ve ispatın nasıl kurulması gerektiğini bir arada ele alır.

Hukukî eksende üç temel mihver bulunur. Rüşvet (TCK 252), kamu görevlisiyle menfaat karşılığında görevin gereklerine aykırı iş/işlemsel bir “anlaşma”yı merkez alır; avukatın bu süreçte tarafları buluşturması, menfaatin akışını planlaması veya iletmesi, iştirak kuralları uyarınca sorumluluk doğurabilir. Nüfuz ticareti (TCK 255), failin kendisinin ya da başkasının kamu görevlileri nezdinde nüfuzu bulunduğunu ileri sürerek menfaat temin etmesidir; fiilî nüfuzun varlığı aranmaz, iddianın menfaat teminine elverişli biçimde pazarlanması yeterlidir. Gerçekte hiçbir kamu teması yokken “tahliye/beraat garantisi” gibi aldatıcı vaatlerle para alındığında ise dolandırıcılık (TCK 157–158) gündeme gelir. Kamu görevlisi yönünden irtikap ve görevi kötüye kullanma; tekrarlı ve çok aktörlü şemalarda örgüt ve aklama hükümleri uygulama alanı bulur. Yargıtay ve Ceza Genel Kurulu kararlarının ortak mesajı şudur: ayrımı belirleyen şey “ne söylendiği” değil, “ne olduğunun” delillerle gösterilmesidir.

Bu çerçeve, son on beş yılda kamuoyuna yansıyan dosyalarla somutlaştı. 2010’da İstanbul’da “adliye koridoru” operasyonu, emekli yüksek yargı mensupları ve çok sayıda avukatın adliyedeki temaslar üzerinden menfaat pazarlığı yaptığı iddialarını gündeme taşıdı. 2011’de Büyükçekmece Adliyesi’nde rüşvet soruşturmasında suçüstü yakalamalar oldu. 2021’de “adliyede para–tahliye garantisi” başlıklı suçüstü iddiaları basında geniş yer buldu. 7 Mayıs 2024’te “tahliye vaadiyle dolandırıcılık” şemasında aralarında bir avukatın da yer aldığı zanlılar tutuklandı. 2025 yazında kamuoyunda “Lvbel C5” dosyası olarak bilinen süreçte, 500.000 ABD doları iddiası eşliğinde bir avukat para tesliminde suçüstü yakalandı; ilgili yargı mensubu hakkında HSK düzeyinde idari inceleme başlatıldığı açıklandı. Aynı yıl “İBB davası borsası” iddiasında bir avukat nüfuz ticareti soruşturması kapsamında gözaltına alındı. Ağustosta bir başka dosyada bir avukat “rüşvete aracılık” iddiasıyla tutuklandı; ekimde 4–12 yıl talep eden iddianamenin mahkemeye sunulduğu haberleştirildi. Yine Ekim’de İstanbul Anadolu Adliyesi’nde “tahliye” vaadiyle 1,3 milyon TL alındığı iddiasında adliye içinde suçüstü yapıldı. Bu vakaların bazıları yargılama aşamasındadır; nihai nitelendirmeyi mahkeme kararı belirleyecektir. Buna rağmen örüntü değişmiyor: vaat–menfaat–takvim üçgeni, aracı temasları ve para izleri bir araya geldiğinde suç tipi seçimi netleşiyor.

Vaka desenleri, pratikte birkaç ana hatta toplanıyor. “Cezaevi hattı”nda tutukluya veya ailesine belirli meblağ karşılığı “tahliye/beraat” vaadi verilir; vekâlet ve peşin ödeme baskısı tipiktir. “Adliye koridoru” söyleminde belirli hâkim–savcı isimleri üzerinden “görüşerek halletme” iddiası pazarlanır. “Aracılar zinciri”nde avukat–aracı–eski kamu görevlisi–dosya sahipleri arasında rol ve menfaat paylaşımı vardır; iletişim parçalıdır, para akışı POS–havale–nakit arasında bölünür. Bilişim tabanlı temasta yüz yüze görüşme yoktur; mesaj uygulamaları, tek kullanımlık hat/hesaplar ve zaman zaman kripto cüzdanlar devreye girer. İhale–ruhsat–denetim sahasında ise “hızlandırma/lehine rapor” iddiaları ortaya çıkar. Görünürlüğü yüksek dosyalarda “paket fiyat + takvim” formülüyle güven telkin edilmeye çalışılması, “dosya borsası” algısını besler. Bu desenlerin ortak kilidi, olayların tek bir zaman şeridine yerleştirilmesi ve parçaların birbirini doğrulamasıdır.

İspatın omurgası, dört kaynaktan beslenir. Birincisi iletişim verileridir: WhatsApp/Telegram yazışmaları, çağrı ve ses notları, vaat–tutar–tarih üçlüsünü üst üste koyar. İkincisi para izidir: elden nakit, havale, POS ve kripto akışları tek grafikte gösterildiğinde aracıların rolü ve paylaşım oranları ortaya çıkar; seri numaralı banknot listeleri suçüstü kurgusunun anahtarıdır. Üçüncüsü fizikî/teknik takiptir: kontrollü buluşma görüntüleri, kamera kayıtları, HTS–baz ve konum verileri “temas var mıydı?” sorusuna cevap verir. Dördüncüsü kamu görevlisi temasıdır: randevu-görüşme logları, sekreterya notları ve karar–ödeme korelasyonu rüşvet hattını nüfuz ticaretinden ayıran kırmızı çizgiyi çizer. Tüm bunlar hukuka uygun elde edildiğinde değer taşır; iletişimin denetlenmesi, arama–elkoyma ve gizli kayıt uygulamalarında kanunilik ve ölçülülük gözetilmezse, en güçlü veri bile hükme esas alınamaz.

Bu noktada sınıflandırma yalın bir kontrol listesine indirgenebilir. Kamu görevlisiyle menfaat anlaşması ve temas ispatlanabiliyorsa rüşvet ve iştirak gündemdedir. Sadece “nüfuzum var” iddiası üzerinden menfaat temini varsa nüfuz ticareti söz konusudur. Gerçekte hiçbir nüfuz ve temas yok, aldatıcı vaatle para alınıyorsa dolandırıcılık gündeme gelir. Yöntem tekrar ediyor ve birden çok kişiye aynı şema uygulanıyorsa, zincirleme ve örgüt tartışması ayrıca yapılır. Savunma açısından kritik ayrım, meşru vekâlet ücreti ve masrafın, “gayri meşru menfaat”ten belgelerle ayrıştırılmasıdır: yazılı ücret sözleşmesi, iş planı, fatura/avans kayıtları ve sonuç garantisi içermeyen iletişim dili savunmayı güçlendirir.

Mağdur ve yakınları için pratik öneriler, karmaşayı önler. Olası suistimal şüphesi varsa konuşmaları yazılı ortama taşıyın; ekran görüntülerini saklayın. Elden para vermeyin; ödeme talebini iz bırakacak yöntemlerle ve belgelendirerek yapın. Vekâlet vermeden önce ücret sözleşmesi ve iş planı isteyin; “garanti” içeren ifadeler dayatılıyorsa uzak durun. Şüphe hâlinde baro birimleri ve savcılık nezdinde kronolojiye dayalı başvuru yapın; telefon yedeklerini alın, iade teklifleri varsa yazılılaştırın.

Büro ve baro düzeyinde önleme, riskin büyük kısmını ortadan kaldırır. Cezaevi ve yüksek riskli dosyalar için yazılı protokol; üçüncü kişilerle temas yasağı veya ön onay; görüşme yer–zaman–katılımcı kaydı; her ödeme için belge zorunluluğu temel ilkeler olmalıdır. Yeni müvekkil kabulünde kimlik doğrulama, menfaat sahipliği ve çıkar çatışması taraması yapılmalı; “tahliye garantisi, hâkim tanıdık” gibi riskli anahtar kelimeleri içeren temaslar raporlanmalıdır. Sosyal medya ve tanıtım içeriklerinde “garanti” dili ve yanıltıcı başarı anlatıları yasaklanmalı; kamu kurumlarıyla temaslar kurumsal hesaplar üzerinden yürütülmelidir. Sistemin makro tarafında, duruşma ve iş yükü verilerinin şeffaflaşması, dosya hareketlerinin izlenebilirliği ve karar–ödeme korelasyonu analitiği suistimal alanını daraltır; baro–savcılık koordinasyonunun hızlanması ve disiplin–ceza süreçlerinin eşgüdümü caydırıcılığı artırır.

Son söz yerine: meşru savunuculuk ile suç vaadi arasındaki çizgiyi belirgin kılan şey, soyut etik söylem değil, somut delil zinciridir. Rüşvet–nüfuz ticareti–dolandırıcılık ayrımının açık olması, yalnızca ceza muhakemesinin doğruluğu için değil, mesleğin saygınlığı ve yargıya güvenin onarılması için de zorunludur. Erken uyarı işaretlerini ciddiye alan, yazılı standartlar ve şeffaf kayıtlarla çalışan bir hukuk ekosistemi, “kirli avukat” anlatısını besleyen zemini kurutur; yerini hukuka ve kanıta dayalı, hakkı üstün tutan savunuculuk alır.

Comments

No comments yet.

Send Comment