Banka hesap bilgilerinin başkalarına kullandırılması, bireysel bir tercih gibi görünse de hem hukuki hem de toplumsal açıdan ciddi riskler doğuran bir davranıştır. Ekonomik kırılganlık, dijital okuryazarlık eksikliği ve sosyal medya manipülasyonu bu eylemin yayılmasını kolaylaştırmaktadır. Hesap paylaşımı çoğu zaman suç örgütleri tarafından dolandırıcılık ve kara para aklama faaliyetlerinde araç olarak kullanılmaktadır. Türk Ceza Kanunu ve mali suçlarla mücadele mevzuatı, hesap sahiplerine geniş kapsamlı sorumluluk yüklemektedir. Yargıtay içtihatları, “bilmesi gerekirdi” ölçütüyle hesap sahibinin ceza sorumluluğunu çoğu durumda kabul etmektedir. Bu nedenle hesap kullandıran kişiler ağır hapis cezaları, mali yaptırımlar ve idari yaptırımlarla karşılaşabilmektedir. Eylem, banka ve finans sistemine duyulan güveni zedelemekte ve kamu otoriteleri üzerinde önemli bir yük oluşturmaktadır. Gençler ve ekonomik açıdan dezavantajlı gruplar suç örgütlerinin temel hedefi hâline gelmektedir. Bireylerin dijital ve finansal güvenlik konusunda bilinçlendirilmesi bu risklerin azaltılmasında kritik rol taşımaktadır. Hesap sahiplerinin bilinçli hareket etmesi, toplumsal güvenlik ve mali istikrar açısından hayati önem taşımaktadır.
Banka Hesabını Başkalarına Kullandırma Davranışı
Dijital bankacılık işlemlerinin yoğun bir şekilde kullanıldığı günümüzde, banka hesap bilgilerinin veya banka hesaplarının hesap sahibinin bizzat kendisince üçüncü kişilere kullandırılması, Türkiye’de hızla büyüyen ve giderek daha görünür hâle gelen bir sorun alanı hâline gelmiştir. Halk arasında “IBAN kiralama”, “banka hesap verme”, “ATM kartı kullandırma”, “günlük hesap” gibi ifadelerle normal bir hizmet veya masum bir kolaylık gibi sunulan bu davranış, gerçekte çoğu zaman organize suç yapılarının finansal operasyonlarında kullanılan kritik bir araç niteliğindedir.
Banka hesaplarını veya hesap bilgilerini başkalarına kullandıran kişiler çoğu zaman suç kastıyla hareket etmemekte, yalnızca küçük bir maddi kazanç sağlamakta veya bir tanıdığına “yardım ettiğini” düşünmektedir. Özellikle ekonomik kırılganlığı yüksek olan öğrenciler, işsizler veya geliri düşük kesimler, sosyal medya üzerinden karşılarına çıkan teklifler nedeniyle bu suça farkında olmadan dahil olabilmektedir. Ancak TCK 158 kapsamında nitelikli dolandırıcılık suçunun işlenmesinde banka hesabının araç olarak kullanılması hâlinde, hesap sahibinin kastı çoğu zaman “bilmesi gerektiği” gerekçesiyle geniş yorumlanmakta ve ağır ceza yaptırımlarıyla karşılaşılmaktadır.
Konunun yalnızca ceza hukuku boyutu değil, idare hukuku ve vergi hukuku yönleri de bulunmaktadır. Banka hesabını kullandıran kişilerin, hesaplarında görünen yüklü para hareketleri nedeniyle ticari faaliyette bulunuyormuş gibi değerlendirilerek vergi cezasıyla karşılaşabilirler. Danıştay’ın çeşitli kararlarında, hesap sahibinin bilerek veya bilmeyerek hesabını başkalarının kullanımına açması, elde edilen gelirlerin kendisine ait olduğu varsayımını doğurmakta; bu nedenle gelir vergisi tarhiyatı, usulsüzlük cezası ve vergi ziyaı cezalarıyla karşılaşılabilmektedir. Bu durum, sorunun yalnızca ceza hukuku değil, çok katmanlı bir hukuki risk alanı olduğunu göstermektedir.
Bir başka önemli nokta, suç örgütlerinin hesap ihtiyacını karşılamak için sosyal medya platformlarını aktif şekilde kullanmasıdır. Hesap kiralama ilanları Telegram gruplarında, Instagram hikâyelerinde ve WhatsApp zincirlerinde açıkça dolaşmaktadır. Bu gruplara, çoğunlukla ekonomik sıkıntı yaşayan gençler yönlendirilmekte ve hesaplarını küçük bir komisyon karşılığında kullandırmaya ikna edilmektedir. Oysa hesapların suç örgütleri tarafından kullanılması hâlinde, hesap sahipleri dolandırıcılık, suçtan kaynaklanan malvarlığını aklama, bilişim suçlarına yardım veya suç örgütüne yardım suçlarından yargılanabilmektedir. Bu noktada Yargıtay’ın istikrarlı içtihadı açıktır: Hesabın suç amacıyla kullanılmasını kolaylaştıran kişi, suçun tüm sonuçlarından sorumludur ve “haberim yoktu” savunması çoğu zaman dikkate alınmamaktadır.
Tüm bu veriler, banka hesap bilgilerini başkalarına kullandırma eyleminin yalnızca bireysel bir davranış değil, ekonomik baskılar, dijital okuryazarlık eksikliği, sosyal medya manipülasyonu ve organize suç ağları gibi birçok dinamiğin birleştiği karmaşık bir toplumsal soruna dönüştüğünü göstermektedir.
Kavramsal Çerçeve
Banka hesap bilgilerini veya bankacılık erişim araçlarını başkalarına kullandırma eylemini analiz edebilmek için, öncelikle bu olgunun kavramsal çerçevesinin doğru şekilde ortaya konulması gerekir. Türkiye’de bu davranış, günlük hayatta farklı ifadelerle adlandırılsa da özünde aynı sonucu doğurur: Kişinin kendi adına açılmış bankacılık hesabının veya o hesaba ilişkin bilgilerin bir başkası tarafından kullanılmasına izin vermesi. Bu izin çoğu zaman bilinçli bir suç işleme kastı ile verilmez; ancak sonuçları ağır olabilir.
Türkiye’de halk arasında “hesap verme”, “IBAN kullandırma”, “hesap kiralama”, “günlük hesap”, “kart verme” gibi terimler yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu ifadelerle anlatılmak istenen şey, hesabın veya hesap verilerinin bir başka kişinin kontrolüne geçmesi ve bu kişi tarafından para transferi, para çekme, ödeme, kripto alım-satım, online alışveriş veya dolandırıcılık faaliyetlerinde kullanılmasıdır. Bazı durumlarda hesap sahibinin yalnızca IBAN numarasını paylaşması yeterli olurken, daha ağır durumlarda ATM kartı, kredi kartı, internet bankacılığı şifresi veya mobil bankacılık erişimi tamamen üçüncü kişiye teslim edilmektedir.
Uluslararası literatürde bu kişilere “money mule” adı verilir. Money mule, başkasına ait suç gelirlerini kendi hesabından geçirerek sistemdeki izleri kaybettirmeye yarayan “aracı kişi” anlamına gelir. Europol ve Interpol raporlarında, bu kişilerin çoğu zaman suç örgütleri tarafından kandırıldığı, ekonomik zorunluluklarla rol üstlendiği veya suçun büyüklüğünü fark etmeden sürece dahil edildiği belirtilmektedir. Türkiye’de yaşanan durum da bu uluslararası örneklerle büyük benzerlik taşır.
Bu eylemin iki temel biçimi vardır. Birincisi, hesap bilgisi paylaşımıdır. Bu durumda kişi yalnızca IBAN’ını verir ve gelen parayı çekip başkasına teslim eder ya da farklı bir hesaba gönderir. İkincisi ise hesabın yönetim hakkının devredilmesidir. Hesap sahibi kartını, şifresini veya mobil bankacılık erişimini tümüyle başka birine verir ve hesaptaki tüm işlemler artık bu kişi tarafından yapılır. İkinci durumda suç örgütlerinin hesabı kendi hesapları gibi kullanabilmesi daha kolay hâle gelir.
Bu kavramsal ayrım, hukuki değerlendirme açısından önem taşır. Çünkü hesap bilgisi paylaşımı çoğu zaman dolandırıcılık zincirinin bir halkasıdır; ancak şifre, kart ve erişim bilgisi paylaşımı daha çok aklama ve bilişim suçlarının parçası olarak karşımıza çıkar. Ayrıca Yargıtay kararları da bu ayrımı dikkate alarak “basit hesap kullandırma” ile “hesap devri” arasında sorumluluk açısından önemli farklar bulunduğunu ortaya koymaktadır.
Türkiye’deki sosyal medya kullanım pratikleri, bu eylemin kavramsal çerçevesinin genişlemesine yol açmaktadır. Telegram gruplarında, WhatsApp zincirlerinde ve Instagram paylaşımlarında “hesap lazım”, “günlük kazanç”, “temiz IBAN”, “kullanılmamış kart”, “öğrenci hesabı” gibi ifadeler dolaşmakta ve bu ifadeler, suç örgütlerinin hesap bulmak için geliştirdiği yeni jargonun parçaları hâline gelmektedir. “Temiz hesap”, hiç şüpheli işlem görmemiş, yeni açılmış veya genç birine ait hesap anlamına gelir. “Günlük hesap” ifadesi ise yalnızca kısa süreli kullanılacak hesapları ifade eder. Bu terimler, kavramın Türkiye’deki özgün sosyolojik boyutunu gösterir.
Son olarak, kavramın hukuki boyutta doğru sınıflandırılması gerekir. Hesap kullandırma eylemi tek başına Türk Ceza Kanunu’nda bağımsız bir suç olarak düzenlenmemiştir; ancak hesap başkası tarafından kullanıldığında ortaya çıkan sonuçlar birçok farklı suç türünü tetikleyebilir. Bu nedenle kavram, ancak ceza hukuku, bankacılık hukuku ve mali suçlarla mücadele mevzuatının birleştiği geniş bir çerçevede anlam kazanmaktadır.
Sosyolojik Arka Plan
Banka hesap bilgilerinin veya bankacılık erişim araçlarının başkalarına kullandırılması olgusu, bireysel bir tercihin ötesine geçen ve çeşitli toplumsal dinamiklerle beslenen çok boyutlu bir sosyal sorundur. Bu davranışın neden yaygınlaştığını anlamak için ekonomik yapı, dijital kültür, sosyal ilişkiler ve suç örgütlerinin faaliyet biçimleri gibi unsurların birlikte değerlendirilmesi gerekir.
Bu davranışın en temel nedenlerinden biri, ekonomik baskıdır. Özellikle gençler, öğrenciler, işsizler ve düşük gelirli kesimler, hızlı ve zahmetsiz kazanç elde etme motivasyonuyla hesaplarını başkasının kullanımına açmaktadır. Bu gruplar, birkaç yüz lira ya da kısa vadeli bir fayda karşılığında bankacılık hesaplarını paylaşmanın hukuki sonuçlarını yeterince değerlendirmeden hareket etmektedir. Ekonomik kırılganlığın arttığı dönemlerde bu tür eylemlere yönelimin daha da güçlendiği gözlemlenmektedir.
Dijital okuryazarlık düzeyinin düşüklüğü de önemli bir etkendir. Özellikle finansal okuryazarlık ve siber güvenlik bilgisi yetersiz olan bireyler, banka hesap bilgilerinin başkalarına verilmesinin suç zincirinin bir parçası olabileceğini çoğu zaman fark etmemektedir. Birçok kişi hesap paylaşımının yalnızca “masum bir işlem” olduğunu düşünmekte; bu davranışın dolandırıcılık, aklama veya organize suç faaliyetleriyle bağlantılı olabileceğini öngörememektedir.
Sosyal medya ve dijital iletişim araçlarının yaygınlaşması, bu davranışın hızla yayılmasına katkı sağlayan bir diğer faktördür. Telegram, WhatsApp, Instagram gibi platformlar üzerinden yapılan hesap kiralama teklifleri, geniş bir kitleye kolaylıkla ulaşabilmektedir. Bu dijital platformlarda yer alan anonim iletişim biçimleri, bireylerin eylemlerinin ciddiyetini küçümsemesine, kendilerini risk altında hissetmemesine ve hesaplarını kullandırmayı sıradan bir işlem gibi algılamasına neden olmaktadır. Dijital ortamın sunduğu hız ve görünmezlik algısı, kişilerin suç örgütleriyle temas kurduklarının farkına varmadan bu süreçlere dahil olmalarını kolaylaştırmaktadır.
Sosyolojik arka planın önemli boyutlarından biri de güven ilişkileridir. Hesaplarını kullandıran birçok kişi, bunu yabancılara değil, tanıdığı ve güvendiği kişilere yönelik talepler üzerine yapmaktadır. Akrabalar, arkadaşlar, komşular veya iş çevresinden birinin talebi karşısında birey çoğu zaman eleştirel düşünme mekanizmasını devreye sokmamakta ve “yardım ettiğini” düşünerek hareket etmektedir. Bu tür güven ilişkileri, bireyin suça sürüklenmesini kolaylaştıran bir manipülasyon alanı oluşturur. Birçok kişi, hesabının dolandırıcılıkta kullanıldığını ancak kolluk birimleri tarafından çağrıldığında öğrenmektedir.
Bu davranışın yayılmasında rol oynayan bir diğer unsur, toplumsal normalleşme etkisidir. Banka hesabını kullandırmanın farklı sosyal çevrelerde giderek daha sık rastlanan bir davranış hâline gelmesi, kişilerde “herkes yapıyor” düşüncesinin yerleşmesine yol açmaktadır. Özellikle gençler arasında hesap kiralama kavramı, günlük konuşma diline kadar yerleşmiş durumdadır. Bu normalleşme, suç örgütlerinin yeni kişilere ulaşmasını kolaylaştırmakta ve davranışın toplumda hızla yayılmasına neden olmaktadır.
Toplumsal eşitsizlikler de hesap kullandırma davranışını besleyen önemli bir faktördür. Ekonomik açıdan dezavantajlı bireylerin risk algısı daha düşük olmakta, kısa vadeli kazanç uzun vadeli hukuki sonuçlardan daha çekici görünmektedir. Suç örgütleri de hedef olarak çoğunlukla bu kırılgan grupları seçmektedir çünkü bu kişilerin kolay ikna edilebilir olduğu bilinmektedir. Böylece ekonomik zorluklar, bireyleri suça açık hâle getiren yapısal bir etken olarak ortaya çıkmaktadır.
Tüm bu sosyolojik unsurlar birlikte değerlendirildiğinde, banka hesaplarını başkalarına kullandırma eyleminin yalnızca bireyin tercihiyle açıklanamayacağı görülür. Ekonomik şartlar, dijital kültür, sosyal ilişkiler, toplumsal eşitsizlikler ve suç örgütlerinin stratejileri bu eylemin yaygınlığını artıran temel bileşenlerdir. Dolayısıyla konuya yalnızca cezai yaptırımlar çerçevesinde yaklaşmak yeterli olmaz; bu olgunun toplumsal boyutlarını anlamak ve buna yönelik politikalar geliştirmek de gereklidir.
Yasal İnceleme
Banka hesap bilgilerinin, kartlarının veya dijital bankacılık erişim araçlarının üçüncü kişilere kullandırılması, Türk hukukunda tek başına bağımsız bir suç olarak düzenlenmiş değildir. Ancak bu eylemin doğurduğu sonuçlar, Türk Ceza Kanunu, Bankacılık Kanunu, MASAK mevzuatı, bilişim suçları, örgütlü suçlarla mücadele düzenlemeleri ve yargı içtihatları açısından kapsamlı ve çok katmanlı hukuki riskler doğurmaktadır. Hesap sahibi, çoğu zaman eylemin suç teşkil ettiğini fark etmese bile, hesabın kullanıldığı işlem ve sonuçlara bağlı olarak ağır ceza sorumluluğu ile karşılaşabilmektedir.
Nitelikli Dolandırıcılık (TCK 158) Suçuna Yardım Etme
Banka hesap bilgilerinin bir suç eylemine aracılık etmesi hâlinde en sık karşılaşılan suç tipi nitelikli dolandırıcılıktır. TCK 158’de düzenlenen bu suçta, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması, suçu ağırlaştırıcı neden olarak sayılmıştır. Dolandırıcılık faaliyetinin para hareketleri hesap üzerinden gerçekleştirildiğinde, hesap sahibinin rolü ceza hukuku bakımından kritik hâle gelir. Hesap sahibi suçun tüm detaylarını bilmese bile, uygulamada çoğu zaman “yardım eden” sıfatıyla sorumlu tutulmaktadır. Bu noktada ceza hukukunda “bilmesi gerekirdi” standardı önem kazanır. Kişinin hesabını tanımadığı veya şüphe uyandırıcı kişilere kullandırması, riskli işlemlere göz yumması veya açıklama yapılmayan para hareketlerine aracılık etmesi, kastın varlığı bakımından yeterli görülmektedir. Böyle durumlarda hesap sahibi fail ile birlikte, suça katkı sağlayan kişi kabul edilir. Dolandırıcılık suçunun cezası oldukça ağırdır: dört yıldan on yıla kadar hapis ve yüksek tutarda adli para cezası öngörülür. Dolayısıyla hesap sahibi yalnızca komisyon aldığı için değil, hesabını kullandırarak suça imkân sağladığı için sorumluluk altına girebilir.
Suçtan Kaynaklanan Malvarlığını Aklama (TCK 282)
Hesap kullandırmanın en ciddi hukuki sonuçlarından biri de aklama suçu kapsamında değerlendirilebilmesidir. Suçtan elde edilen paraların banka hesabına aktarılması, çekilmesi, dağıtılması veya farklı hesaplara yönlendirilmesi, TCK 282 anlamında aklama fiilidir. Hesap sahibi bu paranın kaynağını bilmediğini iddia etse bile, makul şüphe veya belirgin risk unsuru varsa sorumluluk doğabilir. Özellikle:
- kısa sürede çok sayıda para girişi olması,
- farklı kişilerden düzensiz transferler yapılması,
- talimatların hesap sahibinden değil dışarıdan gelmesi,
- komisyon alınması
gibi durumlar, aklama suçunun unsurlarının gerçekleştiğine işaret eder. Bu suçun cezası üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezasıdır.
Bilişim Sistemlerinin Kullanılmasıyla Suç İşleme (TCK 243–244)
Hesap bilgilerinin paylaşılması aynı zamanda bilişim suçlarına zemin hazırlayabilir. İnternet bankacılığı şifresinin, mobil bankacılık erişiminin veya kart bilgilerinin başkalarına verilmesi, bilişim sistemlerinin yetkisiz kullanımına yardım etme niteliği taşıyabilir. Hesabın:
- internet üzerinden yetkisiz işlem yapılması,
- dijital dolandırıcılıkta kullanılması,
- online alışveriş veya kripto transferlerinde araç hâline gelmesi
hâllerinde hesap sahibi, suça yardım eden olarak sorumluluk üstlenebilir.
Suç Örgütüne Yardım Etme (TCK 220)
Birçok dolandırıcılık ve aklama faaliyetinin organize suç yapıları tarafından yürütülmesi nedeniyle hesap kullandırma eylemi, örgütlü suç kapsamında değerlendirilebilir. Hesap sahibi, örgütün bir üyesi olmasa bile, hesabını kullandırması suretiyle örgüte yardım eden konumunda görülebilir. Bu suçun cezası iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıdır. Yargı uygulamasında, suç örgütlerinin sistematik hesap temini stratejileri nedeniyle hesap sahibi çoğu zaman bu kapsamda değerlendirilme riskiyle karşı karşıyadır.
Bankacılık Mevzuatı Açısından Sorumluluk
5411 sayılı Bankacılık Kanunu, banka hesaplarının güvenliği konusunda kişiye açık ve sıkı yükümlülükler getirir. Banka kartı, şifre, SMS doğrulama kodu ve mobil bankacılık erişim bilgilerinin korunmasından hesap sahibi sorumludur. Bu bilgilerin üçüncü kişilerce kullanılmasının sonuçları, doğrudan hesap sahibine aittir. Bankalar, hesap sahibinin şifre ve kart güvenliğini ihlal etmesi nedeniyle oluşan zararları tazmin etmekten kaçınabilir. Ayrıca hesapta gerçekleşen her türlü para hareketi, hukuken hesap sahibinin sorumluluğundadır. Dolayısıyla hesap sahibi, hem bankaya hem de işlem yapılan kişilere karşı doğrudan sorumluluk altında kalabilir.
MASAK ve Mali Suçlarla Mücadele Mevzuatı
5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun, finansal sistemde şüpheli işlemlerin izlenmesini düzenlemektedir. Banka hesabının suç gelirlerine aracılık etmesi hâlinde, MASAK tarafından hesap sahibi hakkında çeşitli yaptırımlar uygulanabilir. Bu kapsamda:
- şüpheli işlem bildirimi yapılması,
- hesap hareketlerinin incelenmesi,
- hesap dondurma veya bloke işlemleri,
- malvarlığına el koyma tedbirleri,
- uzun süreli mali izleme
gibi sonuçlarla karşılaşılabilir. MASAK mevzuatı uyarınca, kişinin suç kastının olup olmamasından bağımsız olarak, hesabının şüpheli işlemde kullanılması yeterlidir.
Yargıtay İçtihatları Işığında Sorumluluk
Yargıtay’ın bu konuda istikrarlı bir yaklaşımı vardır: Hesap sahibi, hesabının suç amaçlı kullanıldığını bilmemesi hâlinde bile, makul şüphe uyandıran koşullara rağmen hesabını kullandırmışsa sorumludur. İçtihatlarda şu ilkeler öne çıkar:
- Suç gelirinin hesaptan geçirilmesine izin vermek, suç işlenmesine katkı sağlar.
- “Haberim yoktu” savunması, hesap sahibinin gerekli özeni göstermediği durumlarda kabul edilmez.
- Komisyon almak, suça bilinçli katkı sunduğuna işaret eder.
- Hesap hareketlerini bilmemek, sorumluluğu ortadan kaldırmaz.
Bu içtihatlar, uygulamada hesap sahibinin ağır cezai yaptırımlarla karşılaşmasının temel nedenidir.
Uluslararası Perspektif
Banka hesap bilgilerinin başkalarına kullandırılması, yalnızca Türkiye’ye özgü bir olgu değildir. Dijital bankacılığın yaygınlaşmasıyla, dünyanın birçok ülkesinde “money mule” olarak adlandırılan aracılar suç örgütleri tarafından kullanılmaktadır. Bu nedenle uluslararası literatürde konu, mali suçlar, organize suçlar, siber güvenlik ve kara para aklama ile mücadele politikalarının kesişim noktasında ele alınmaktadır. Bu bölümde, Türkiye’deki uygulamanın daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla ABD, Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği ülkelerindeki düzenlemeler ve uygulamalar incelenecektir.
Uluslararası literatürde “money mule” kavramı, suç gelirlerinin izini kaybettirmek amacıyla paranın farklı hesaplar üzerinden geçirilmesine aracılık eden kişileri tanımlar. Bu kişiler çoğu zaman ekonomik zorluklar içindeki bireyler, öğrenciler veya dijital okuryazarlığı yetersiz kişiler arasından seçilir. Suç örgütleri, sosyal medya ve dijital platformlarda yayınladıkları “kolay kazanç” ilanlarıyla bu kişileri sisteme dahil ederler. Türkiye’deki tablo ile uluslararası örnekler büyük benzerlik göstermektedir.
Birleşik Krallık, money mule faaliyetleriyle mücadelede en kapsamlı sistemlerden birine sahiptir. Ülkede bankalar, kara para aklama riskini izlemekle yükümlü olan “Fraud Prevention Service” adı verilen ulusal bir kuruluşa düzenli olarak şüpheli işlem bildiriminde bulunur. Banka hesaplarının başkalarına kullandırıldığı tespit edildiğinde hesap derhâl kapatılmakta, kişi “yüksek riskli müşteri” olarak sınıflandırılmakta ve yıllarca banka hesabı açması engellenebilmektedir. Ayrıca money mule olarak hareket eden kişilere yönelik cezai yaptırımlar da oldukça serttir. Hesabını kullandıran kişinin kastı olmasa bile, suça aracılık ettiği için ceza sorumluluğu doğmaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri’nde ise Money Mule Initiative kapsamında Federal Soruşturma Bürosu (FBI), İç Güvenlik Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı ortak çalışmaktadır. Bu program kapsamında para aklama veya dolandırıcılık işlemlerine aracılık eden kişiler ağır federal suçlarla yargılanabilmektedir. ABD hukukunda, kişinin hesap paylaşımı karşılığında para alması, suç örgütünün finansal faaliyetlerine bilerek destek verdiği yönünde güçlü bir karine olarak kabul edilir. Birçok eyalette para aklama suçu için öngörülen cezalar çok yüksektir ve banka hesabını kullandıran kişiler federal seviyede kovuşturulabilmektedir.
Avrupa Birliği ülkelerinde de benzer uygulamalar hâkimdir. Europol ve Avrupa Siber Suç Merkezi (EC3), money mule faaliyetlerini yıllık raporlarla izlemekte ve devletlere politika önerilerinde bulunmaktadır. Birçok AB ülkesinde banka hesaplarını başkasının kullanımına açan kişiler için idari yaptırımlar, kara liste uygulamaları ve suç gelirlerinin aklanmasına iştirak gerekçesiyle cezai yaptırımlar uygulanmaktadır. Özellikle Almanya, Hollanda ve Belçika gibi ülkelerde para aklama yasaları son derece katıdır ve hesap sahibinin kastının düşük olması bile sorumluluğu ortadan kaldırmamaktadır.
Uluslararası uygulamalarda ortak olan nokta şudur: Hesap sahipleri, hesaplarını başkalarına kullandırdıklarında, çoğu zaman suça doğrudan iştirak etmiş sayılırlar. Kusur derecesi tartışmalı olsa bile, finansal güvenlik politikaları gereği hesap sahibine ciddi yaptırımlar uygulanır. Bankaların uygulamaları da serttir. Bu nedenle birçok ülkede hesaplarını kullandıran kişiler kara listeye alınmakta, yıllarca finansal sistemden dışlanmakta ve çeşitli idari yaptırımlarla karşılaşmaktadır.
Suç Örgütleri Açısından Hesap Kullandırma Eyleminin İşlevi
Banka hesap bilgilerinin başkalarına kullandırılması, bireysel bir davranış gibi görünmekle birlikte, pratikte suç örgütlerinin finansal operasyonlarında kritik bir rol oynayan bir araçtır. Dolandırıcılık, kara para aklama, yasa dışı bahis, kripto para sahtekârlıkları ve diğer siber suç türleri, çoğu zaman para hareketlerinin gizlenmesi ve iz sürmenin zorlaştırılması amacıyla üçüncü kişilerin banka hesapları üzerinden yürütülmektedir. Bu nedenle hesap kullandırma eylemi, organize suç yapılanmalarının finansal altyapısının önemli bir bileşenidir.
Suç örgütleri, operasyonlarını görünmez kılmak için belirli stratejiler izler. Bu stratejilerin merkezinde çoğunlukla “aracı katman” olarak kullanılan bireylerin hesapları yer alır. Hesap sahipleri çoğu zaman örgütün doğrudan üyesi değildir; ancak hesaplarını kullandırmaları, suçun işlenmesine doğrudan katkı sağlar. Suç örgütleri açısından hesap temini, hem risk dağıtma hem de operasyonel izleri silme amacı taşır. Paranın gerçek failden çıkıp bir dizi hesaptan geçirilmesi, iz sürmeyi zorlaştırırken, zincirin her halkasında suç örgütünün görünürlüğü azalır. Bu sistemde, hesap sahipleri çoğu zaman “tek kullanımlık” unsur olarak değerlendirilir. Hesap bir defa kullanıldıktan sonra ya kapatılır, ya bloke edilir ya da riskli hâle geldiği için örgüt tarafından bir daha tercih edilmez. Bu, hesap sahibinin aslında olayın en zayıf halkası olduğunu ve suç örgütü açısından kolay ikame edilebilir bir unsur olduğunu gösterir. Suç örgütleri açısından kişinin kim olduğu, gelir durumu ya da yaşam koşulları çoğu zaman önemsizdir; asıl amaç hesap üzerinden fonların hızlı ve iz bırakmadan hareket ettirilmesidir.
Suç örgütleri, hedefledikleri hesap sahiplerini seçerken bazı sosyolojik özelliklere dikkat eder. Ekonomik sıkıntı yaşayan bireyler, öğrenciler, gençler, iş arayanlar veya düşük gelirli kesimler hedef kitleyi oluşturur. Bu kişilerin kısa vadeli kazançlara olan açıklığı, risk farkındalığının düşük olması ve suç örgütlerinin kullandığı manipülatif dil karşısında ikna edilmeleri daha kolaydır. Örgütler, çoğu zaman hesap sahibine gerçek amaçlarını söylemez; paranın “bankalara takılmaması için”, “yurt dışından gelecek transfer için”, “komisyon karşılığı küçük bir işlem” yapılacağı söylenir. Kimi zaman örgüt üyeleri kendilerini iş insanı veya aracılık yapan kişi gibi tanıtır ve böylece güven ilişkisi kurar.
Hesapların suç örgütlerince kullanımında en çok karşılaşılan yöntemlerden biri de “zincirleme hesap dolaştırma” yöntemidir. Bu yöntemde para, ilk gönderen ve son alan kişiler arasındaki ilişkiyi gizlemek amacıyla onlarca farklı hesaptan aktarılır. Bu hesaplardan bazıları gerçek kişilere, bazıları ise sahte belgelere dayanılarak açılmış kimliklere ait olabilir. Ancak zincirin en zayıf halkası genellikle gerçek kişilerin, yani hesaplarını kullandıran bireylerin hesaplarıdır. Bu kişiler, zincirin kırılması hâlinde kolluk birimleri tarafından ilk ulaşılan ve suça en yakın konumda görünen kişiler olur.
Suç örgütleri açısından hesap kullandırmanın bir diğer işlevi de maliyet avantajıdır. Suç örgütleri kendi adlarına hesap açmak yerine, başkalarının mevcut hesaplarını kullanarak hem masraf hem de risk azaltır. Hesap sahibi yakalanabilir, ancak örgütün üst kademeleri çoğu zaman kendini gizlemeyi başarır. Bu nedenle hesap sahipleri hukuki süreçlerde “suçun görünen faili” olarak ortaya çıkar; örgüt mensupları ise çoğu zaman görünmez kalır.
Ayrıca suç örgütleri, hesap sahiplerini çoğu zaman bir kez değil, birden fazla kez kullanmaya çalışır. Eğer hesap sahibi herhangi bir şüphe duymadan sürece katkı sağlıyorsa, örgüt tarafından “güvenilir aracı” olarak görülür ve daha riskli işlemlere dahil edilebilir. Bu durum hesap sahibinin farkında olmadan derin suç örgütü faaliyetlerine sürüklenmesine neden olabilir.
Son olarak, hesap kullandırma eyleminin suç örgütleri açısından bir başka önemli işlevi de kara para aklamanın son aşaması olan “entegrasyon” safhasını kolaylaştırmasıdır. Paranın sisteme yasal transferler üzerinden sokulması, çekilmesi veya kripto platformlarına aktarılması, hesap sahiplerinin bilgisi dışında dahi gerçekleşebilir. Bu nedenle hesap sahipleri çoğu zaman yalnızca suç örgütünün para dolaşımında kullanılan birer araç hâline gelir.
Tüm bu değerlendirmeler, banka hesaplarını başkalarına kullandırmanın tek seferlik ve zararsız bir işlem olmadığı, aksine organize suçların finansal sistemine entegre edilen ve suç örgütlerini görünmez kılmaya yarayan önemli bir halkayı oluşturduğunu göstermektedir. Bu nedenle hesap kullandırma eylemi hem ceza hukuku bakımından hem de toplum güvenliği açısından son derece tehlikeli bir davranış olarak değerlendirilmelidir.
Toplumsal Etkiler ve Sonuçlar
Banka hesap bilgilerinin başkalarına kullandırılması olgusu, bireyin kendi davranışıyla sınırlı kalmayan, geniş ölçekli toplumsal sonuçlar doğuran bir sorundur. Bu eylem, yalnızca bireyleri değil; finansal sistemi, dijital güvenliği, ekonomik düzeni, kamu otoritelerini ve toplumun genel güvenlik algısını doğrudan etkileyen çok boyutlu bir problem alanıdır. Toplumsal düzeyde ortaya çıkan etkiler hem ekonomik hem de sosyal riskleri beraberinde getirir.
Bu davranışın en görünür etkilerinden biri, dolandırıcılık vakalarının artışıdır. Nitelikli dolandırıcılık suçlarının önemli bir bölümü, başkalarının banka hesaplarının kullanılması suretiyle gerçekleştirilmektedir. Suç örgütleri hesap dolaştırma yöntemleriyle izlerini kaybettirdikçe, kolluk güçlerinin şüphelilere ulaşması zorlaşmakta; bu durum hem suçun tespitini hem de mağduriyetlerin giderilmesini güçleştirmektedir. Hesaplarını kullandıran kişi, çoğu kez bu suçların ilk görünen faili hâline geldiği için, gerçek suçluların yakalanması daha da zorlaşmaktadır. Bu nedenle hesap kullandırma eylemi, dolandırıcılık suçlarının yaygınlaşmasında bir tür “kolaylaştırıcı platform” işlevi görmektedir.
Toplumsal düzeyde ikinci önemli etki, bankacılık sistemine duyulan güvenin zedelenmesidir. Finansal sistemin güvenilirliğinin temel unsurlarından biri, hesap hareketlerinin şeffaf ve takip edilebilir olmasıdır. Ancak yüksek miktarlı şüpheli para akışlarının üçüncü kişilerin hesaplarında yoğunlaşması, hem bankalar hem de vatandaşlar nezdinde güvensizlik yaratmaktadır. Hesap sahiplerinin denetimsiz ve farkında olmadan suç örgütlerine aracılık etmesi, finansal sistemin kırılganlığını artırmakta; bu durum hem yerel hem de uluslararası düzeyde mali güvenlik göstergelerine olumsuz yansımaktadır.
Üçüncü önemli etki, ekonomik açıdan kırılgan grupların suça daha açık hâle gelmesidir. Gençler, öğrenciler, işsizler veya gelir seviyesi düşük bireyler, kısa vadeli kazanç elde etme motivasyonuyla hesaplarını kullandırma eğilimindedir. Bu davranış, ekonomik zorlukların suç örgütleri tarafından nasıl araçsallaştırıldığını göstermektedir. Ekonomik eşitsizlikler, bireyleri daha kolay manipüle edilebilir hâle getirerek suç ekosisteminin genişlemesine katkı sağlamaktadır. Bu durum, toplumda özellikle risk altındaki kesimlerin korunması gerekliliğini daha da belirgin hâle getirmektedir.
Dördüncü toplumsal etki, dijital güvenlik algısının zayıflamasıdır. Hesap kullandırma eylemi, hem dijital bankacılık hem de sosyal medya kullanımında güvenlik açıklarını görünür kılmaktadır. İnsanların internet bankacılığı şifrelerini, SMS doğrulama kodlarını veya kart bilgilerini tanımadıkları kişilere vermeleri, dijital güvenlik farkındalığının düşük düzeyde olduğunu ortaya koyar. Bu durum, yalnızca bireysel hesapların değil, toplumsal ölçekte dijital güvenlik altyapılarının da risk altında olduğunu göstermektedir.
Beşinci önemli toplumsal sonuç, kamu otoriteleri üzerindeki yükün artmasıdır. Hesap kullandırma kaynaklı dolandırıcılık ve aklama olayları arttıkça, kolluk kuvvetleri, savcılıklar, bankalar ve MASAK üzerindeki iş yükü de artmaktadır. Her bir hesap hareketinin araştırılması, şüpheli işlem bildirimlerinin incelenmesi ve hesapların dondurulması, kamu kaynakları üzerinde önemli bir baskı yaratmaktadır. Bu durum hem maliyet hem de zaman kaybına yol açarak kamu hizmetlerinin etkinliğini azaltabilir.
Son olarak, hesap kullandırmanın toplumsal etkileri arasında etik ve hukuk bilincinin zayıflaması da bulunmaktadır. Bireylerin “herkes yapıyor”, “bir şey olmaz”, “küçük bir kazanç için değmez mi?” gibi düşüncelerle hareket etmeleri, toplumda hukuka uyum kültürünün zayıflamasına yol açar. Bu durum, hukuk düzeninin öngörülebilirliğini zedelerken, suçla mücadelede toplumsal dayanıklılığı da azaltır. Toplum içinde suçun normalleşmesi veya riskin hafife alınması, özellikle genç nesil üzerinde uzun vadeli olumsuz etkiler doğurabilir.
Bütün bu değerlendirmeler, banka hesap bilgilerini başkalarına kullandırmanın yalnızca bireysel bir risk değil, pek çok katmanda toplumsal güvenliği tehdit eden bir sorun olduğunu göstermektedir. Bu nedenle hem bireylerin bilinçlendirilmesi hem de devletin koruyucu mekanizmalarının güçlendirilmesi, toplumsal etkilerin azaltılması bakımından kritik öneme sahiptir.
Hesap Sahiplerine Yasal ve Pratik Tavsiyeler
Banka hesap bilgilerinin veya bankacılık erişim araçlarının başkalarına kullandırılması, hukuki bakımdan ağır sonuçlar doğurabildiği gibi, bireyler açısından geri döndürülemez mağduriyetlere de yol açabilmektedir. Bu nedenle, hesap sahiplerinin hem hukuki hem de pratik düzeyde bilinçli hareket etmeleri ve hesaplarını korumaları kritik önem taşır. Bu bölümde, hesap sahiplerinin risklerden korunması ve sorumluluk doğurabilecek davranışlardan kaçınması için dikkat etmesi gereken hususlar kapsamlı şekilde ele alınmaktadır.
Her şeyden önce, banka hesap bilgilerinin kimseyle paylaşılmaması gerekir. IBAN numarası başkalarına verilebilir; ancak internet bankacılığı şifresi, kart bilgileri, SMS doğrulama kodları, QR erişimleri ve mobil bankacılık girişleri kesinlikle başkalarına açıklanmamalıdır. Bu bilgiler, hesabın tüm kontrolünü üçüncü bir kişiye devretme anlamına gelir ve hesap sahibi, kendi iradesi dışında gerçekleştirilen işlemlerden dahi hukuken sorumlu tutulabilir. Dijital bankacılıkta güvenlik, büyük ölçüde hesap sahibinin kişisel koruma bilinciyle sağlanır.
Hesaba açıklaması olmayan veya şüphe uyandıran para transferleri geldiğinde, kişi mutlaka bankasıyla iletişime geçmeli ve durumu bildirmelidir. Tanımadığı bir kişiden gelen para, özellikle farklı şehirlerden veya farklı isimlerden yapılan eş zamanlı transferler, suçtan kaynaklanan değerlerin hesap üzerinden dolaştırıldığına işaret edebilir. Bu tür transferler çoğu zaman dolandırıcılık zincirinin bir parçasıdır ve hesap sahibi, bu zincirin farkında olmadan ilk hedefi hâline gelebilir. Şüpheli bir işlem tespit edildiğinde bankanın müşteri hizmetleriyle iletişim kurmak veya ilgili emniyet birimlerine başvurmak, ileride doğabilecek hukuki riskleri azaltabilir.
Bir başka önemli nokta, sosyal medya üzerinden gelen tekliflere karşı temkinli davranılmasıdır. “Kolay para kazandırma”, “hesabını kullanayım”, “küçük bir komisyon verelim” gibi reklamlar veya teklifler, büyük çoğunlukla suç örgütlerinin yöntemidir. Dijital platformlarda anonim hesaplar üzerinden yapılan bu çağrılar, hesap sahiplerinin sadece kısa vadeli maddi beklentilerle suça sürüklenmesine neden olabilir. Bu tür taleplerin hiçbir koşulda kabul edilmemesi gerekir. Bir hesabın suçta kullanılmasına aracı olmak, hesap sahibinin taksirli değil, bilinçli sorumluluk doğurmasına yol açabilir.
Hesap sahiplerinin dikkat etmesi gereken bir diğer husus da, hesaplarını yakınlarına dahi kullandırmamaları gerektiğidir. Suç örgütleri çoğu zaman bir kişinin çevresinden hesap temin eder; talepler genellikle arkadaş, akraba veya komşular üzerinden iletilir. Güven ilişkisi nedeniyle reddedilmeyen bu talepler, hesap sahibinin suçla ilişkilendirilmesine yol açabilir. Böyle durumlarda “yardım etmek” amacıyla hesabını kullandıran kişi, farkında olmadan ağır cezalara ve mali yaptırımlara maruz kalabilir.
Hesabın şifre güvenliği düzenli olarak sağlanmalı, telefon ve bilgisayar gibi cihazlarda güçlü parola kullanımı ve iki aşamalı doğrulama etkin bir biçimde uygulanmalıdır. Şifreler kimseyle paylaşılmamalı; bankacılık uygulamalarına erişilen cihazların güvenliği sağlanmalıdır. Siber saldırıların yaygınlaştığı günümüzde kişisel hesaplara izinsiz erişim, hesap sahibinin hem güvenlik hem de hukuki sorumluluk açısından risk altına girmesine neden olabilir.
Hesap sahipleri, hesaplarında olağan dışı faaliyetler tespit ettiklerinde veya hesaplarının yetkisiz kullanıldığından şüphelendiklerinde derhâl hukuki destek almalıdır. Bir avukat aracılığıyla yargı süreçleri yönetilebilir, kolluk ve adli mercilere yapılacak açıklamalar profesyonel şekilde hazırlanabilir ve kişinin suçla ilişkisi sağlıklı bir şekilde ortaya konulabilir. Birçok kişi mağdur olduğu hâlde yanlış beyanlar nedeniyle “fail” konumuna düşebilmekte, bu da ciddi hukuki sorunlara yol açmaktadır.
Son olarak, bireylerin dijital ve finansal okuryazarlığını artırması, bu tür eylemlerden korunmada en etkili yöntemlerden biridir. Bankacılık güvenliği, dijital dolandırıcılık yöntemleri, kimlik hırsızlığı ve sosyal mühendislik gibi konularda bilgi sahibi olmak, kişilerin suç örgütlerinin hedefi olmasını zorlaştırır. Okuryazarlık düzeyinin yükselmesi, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde riskleri azaltır.
Bu değerlendirmeler, hesap sahiplerinin hem ceza hukuku açısından hem de mali sorumluluk bakımından ciddi risklerle karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla bilinçli davranmak, güvenlik önlemleri almak ve şüpheli durumlarda profesyonel destek almak, bireylerin kendilerini koruması açısından hayati önem taşır.
Sonuç ve Değerlendirme
Banka hesap bilgilerinin veya bankacılık erişim araçlarının başkalarına kullandırılması, bireysel bir tercih gibi görünse de, hem hukuki hem de sosyolojik açıdan oldukça tehlikeli ve çok boyutlu bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Makale boyunca ortaya konulan bilgiler, bu davranışın yalnızca hesap sahibinin kişisel riskiyle sınırlı olmadığını, aynı zamanda toplumsal güvenliği, finansal sistemi, dijital ortamları ve kamu düzenini etkileyen geniş kapsamlı sonuçlar doğurduğunu göstermektedir.
Sosyolojik açıdan değerlendirildiğinde, hesap kullandırma eyleminin temelinde ekonomik kırılganlık, dijital okuryazarlık eksikliği, sosyal medya manipülasyonu ve güven ilişkilerinin suça dönüştürülmesi gibi faktörler bulunmaktadır. Özellikle ekonomik olarak dezavantajlı grupların kısa vadeli kazanç arayışı, onları suç örgütlerinin kolay hedefi hâline getirmektedir. Bu durum, toplumsal eşitsizliklerin suç ortamları tarafından nasıl araçsallaştırıldığını açıkça ortaya koymaktadır. Dijital platformların yaygın kullanımı ise suç örgütlerinin geniş kitlelere ulaşmasını kolaylaştırmakta, hesap sahiplerinin farkında olmadan suç zincirine dahil olmasına zemin hazırlamaktadır.
Yasal açıdan bakıldığında, banka hesaplarının başkalarına kullandırılması çoğu durumda ağır ceza sorumluluklarına yol açmaktadır. Nitelikli dolandırıcılık, suçtan kaynaklanan malvarlığını aklama, bilişim suçlarına yardım etme ve suç örgütüne yardım etme gibi suçlar, hesap sahibinin farkındalığından bağımsız olarak gündeme gelebilmektedir. Türk Ceza Kanunu, Bankacılık Kanunu ve MASAK düzenlemeleri, hesap güvenliğinin korunması konusunda hesap sahibine çok geniş bir sorumluluk yüklemektedir. Yargıtay içtihatları ise hesap sahibinin “bilmesi gerekirdi” standardını uygulayarak, gerekli özeni göstermeyen kişileri sorumlu tutmaktadır. Dolayısıyla, hesap paylaşımı “masum bir davranış” olarak başlamış olsa bile, ağır ceza yaptırımlarına ve mali yükümlülüklere neden olabilir.
Toplumsal düzeyde bu eylemin sonuçları da son derece ciddidir. Dolandırıcılık vakalarının artması, finansal sisteme duyulan güvenin zedelenmesi, gençlerin ve kırılgan sosyal grupların suça açık hâle gelmesi ve kamu otoriteleri üzerinde artan yük, hesap kullandırma davranışının toplumun farklı katmanlarında olumsuz etkiler ortaya çıkardığını göstermektedir. Bu etkiler, yalnızca bireylerin değil, finansal güvenliğin ve hukuki düzenin bütününün zarar görmesine yol açabilir.
Tüm bu değerlendirmeler ışığında, banka hesap bilgilerinin başkalarına kullandırılmasının yalnızca bireysel bir dikkatsizlik değil, aynı zamanda toplumsal güvenlik açısından ciddi riskler doğuran bir davranış olduğu açıktır. Bu nedenle, yalnızca hukuki yaptırımların artırılması değil, aynı zamanda ekonomik destek mekanizmalarının güçlendirilmesi, dijital ve finansal okuryazarlığın artırılması, sosyal medya platformlarında bilinçlendirme faaliyetlerinin yaygınlaştırılması ve suç örgütlerinin dijital stratejilerine karşı etkili önleme politikaları geliştirilmesi gerekmektedir.
© 2025 Prof. Dr. Vahit Bıçak / Bıçak Hukuk Bürosu – Tüm hakları saklıdır. Bu makale, sayın Prof. Dr. Vahit Bıçak tarafından www.bicakhukuk.com sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi makalenin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan makalenin bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.
Referans: Bıçak, Vahit (2025) “Banka Hesabını Başkalarına Kullandırma Eylemi”, Bıçak Hukuk Bürosu Blogu, https://www.bicakhukuk.com/banka-hesabini-baskalarina-kullandirma-davranisi/, s. __., Erişim Tarihi: …….,
Türkçe
English
Français
Deutsch








Comments
No comments yet.