Fuhuş suçu, Türk Ceza Kanunu’nda yalnızca ahlaki bir mesele olarak değil, insan onurunu, cinsel özgürlüğü ve özellikle sömürüye karşı korunmayı esas alan çok boyutlu bir suç tipi olarak düzenlenmiştir. Son günlerde Türkiye gündeminde yer alan ve bazı medya mensuplarının adli soruşturma kapsamında anıldığı somut olay, fuhuş suçunun uygulamadaki sınırlarını ve yanlış bilinen yönlerini yeniden tartışmaya açmıştır. Bu tür gelişmeler, fuhuş yapan kişi ile fuhşa teşvik eden, aracılık eden veya bu ilişkiden menfaat sağlayan kişiler arasındaki hukuki ayrımın ne kadar hayati olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Ceza hukuku bakımından fuhuş yapan kişi kural olarak fail değil, korunması gereken mağdur olarak kabul edilmektedir. Asıl cezai sorumluluk, fuhşa sürükleyen, yolunu kolaylaştıran, yer temin eden ve kazanç sağlayan üçüncü kişiler üzerinde yoğunlaşmaktadır. Yargıtay içtihatları, rıza iddialarına sınırlı değer tanımakta; çaresizlik, ekonomik bağımlılık ve güç dengesizliği gibi olguları belirleyici ölçütler olarak öne çıkarmaktadır. Bıçak tarafından yapılan hukuki değerlendirmelerde, fuhuş suçunun medya, dijital platformlar ve kamusal nüfuz alanlarıyla kesiştiği durumların özel bir dikkatle ele alınması gerektiği vurgulanmaktadır. Güncel tartışmalar, fuhuş suçuna ilişkin mevzuat ve yerleşik içtihatların doğru anlaşılmasının hem kamuoyunun sağlıklı bilgilendirilmesi hem de adil yargılama ilkelerinin korunması açısından taşıdığı önemi bir kez daha göstermektedir.
Fuhuş Suçu: Teşvik, Kolaylaştırma, Aracılık, Yer Temini
Fuhuş olgusu, tarihsel, sosyolojik ve ahlaki boyutları bulunan; buna karşılık ceza hukuku bakımından esasen insan onuru, beden dokunulmazlığı ve bireyin cinsel özgürlüğünün korunması ile ilişkilendirilen çok katmanlı bir problem alanıdır. Türk Ceza Kanunu’nda fuhuş, bireyin kendi bedeni üzerindeki tasarruf yetkisinin mutlak ve sınırsız bir hak olarak görülmemesi gerektiği düşüncesinden hareketle, özellikle sömürü, zorlanma, çaresizlikten yararlanma ve üçüncü kişiler eliyle yönlendirme olgularına odaklanan bir suç tipi olarak düzenlenmiştir.
Uygulamada fuhuş suçuna ilişkin en yaygın yanılgı, “fuhuş yapan kişinin suçlu olduğu” yönündeki toplumsal algıdır. Oysa 5237 sayılı TCK, fuhuş yapan kişiyi değil, fuhşa sürükleyen, kolaylaştıran, aracılık eden veya bu fiilden menfaat sağlayan kişileri cezalandırmayı amaçlamıştır. Bu yaklaşım, kanun koyucunun açık bir suç politikası tercihini yansıtmaktadır. Nitekim TCK m. 227, sistematik olarak “Topluma Karşı Suçlar” bölümünde yer almakla birlikte, doğrudan bireyi koruyucu bir nitelik taşımaktadır.
Fuhuş suçunun özellikle çocuklar bakımından mutlak şekilde yasaklanması, yetişkinler bakımından ise rıza kavramının son derece sınırlı bir hukuki değere sahip kabul edilmesi, bu suç tipinin klasik “ahlak suçu” anlayışından uzaklaştığını göstermektedir. Yargıtay içtihatları da bu yaklaşımı istikrarlı biçimde desteklemekte; mağdurun beyanı, çaresizlik durumu, ekonomik bağımlılık, barınma ihtiyacı ve süreklilik unsuru gibi kriterler üzerinden geniş bir koruma alanı oluşturmaktadır.
Bu çalışmada, fuhuş suçunun Türk Ceza Kanunu’ndaki güncel düzenlemesi esas alınarak; suçun unsurları, nitelikli hâlleri, teşebbüs–iştirak–içtima sorunları ve Yargıtay uygulaması ayrıntılı biçimde ele alınacaktır. Amaç, yalnızca kanun maddesinin açıklanması değil; uygulamada sıkça karşılaşılan hatalara, savunma ve değerlendirme noktalarına ışık tutan referans niteliğinde bir inceleme ortaya koymaktır.
Fuhuş Suçunun Yasal dayanağı ve Normatif Yapısı
TCK m. 227’nin Sistematik Konumu ve Genel Yapısı
Fuhuş suçu, TCK’nın 227. maddesinde düzenlenmiştir. Madde, sekiz fıkradan oluşmakta ve suçun temel hâli, nitelikli hâlleri, örgüt bağlantısı, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirleri ile mağdura yönelik koruyucu tedbirleri birlikte içeren kapsamlı bir yapı arz etmektedir. Maddenin birinci fıkrasında çocukların fuhuşa sürüklenmesi mutlak biçimde suç olarak düzenlenmiş; ikinci fıkrada ise yetişkinlere yönelik fuhuş fiilleri cezalandırılmıştır.
Bu ayrım, kanun koyucunun çocukların korunmasına ilişkin özel hassasiyetini açık biçimde ortaya koymaktadır. Nitekim çocuk bakımından fuhuş suçunda rıza hukuken tamamen geçersizdir ve hazırlık hareketleri dahi tamamlanmış suç gibi cezalandırılmaktadır. Yargıtay, çocuklara yönelik fuhuş suçunun mutlak nitelikte olduğunu ve mağdurun rızasının hiçbir şekilde hukuki değer taşımadığını istikrarlı biçimde kabul etmektedir (Yargıtay 14. Ceza Dairesi, 17.04.2013, E. 2011/16313, K. 2013/4629).
Çocuğa Yönelik Fuhuş Suçu (TCK m. 227/1)
Maddenin birinci fıkrasına göre, çocuğu fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran, bu maksatla tedarik eden veya barındıran ya da çocuğun fuhşuna aracılık eden kişi, dört yıldan on yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Bu düzenlemenin en dikkat çekici yönü, suçun işlenişine yönelik hazırlık hareketlerinin dahi tamamlanmış suç gibi cezalandırılmasıdır.
Hazırlık hareketlerinin cezalandırılması, klasik ceza hukuku ilkeleri bakımından istisnai bir düzenlemedir. Ancak burada kanun koyucu, çocuğun üstün yararı ilkesini esas alarak, suçun henüz icra aşamasına geçmeden bastırılmasını amaçlamıştır. Bu nedenle, örneğin çocuğun fuhuşa yönlendirilmesine ilişkin ilan verilmesi, müşteri temin edilmeye çalışılması veya barınma imkânı sağlanması gibi fiiller, fuhuş fiili gerçekleşmese dahi cezalandırılabilmektedir. Yargıtay, çocuğa yönelik fuhuş suçunda hazırlık – icra ayrımının dar yorumlanamayacağını ve failin eylemlerinin suçun işlenmesine objektif olarak elverişli olması hâlinde mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiğini vurgulamaktadır (Yargıtay 18. Ceza Dairesi, 21.11.2018, E. 2018/5411, K. 2018/14832).
Yetişkinlere Yönelik Fuhuş Suçu (TCK m. 227/2)
İkinci fıkrada, bir kimseyi fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran, fuhuş için aracılık eden veya yer temin eden kişinin iki yıldan dört yıla kadar hapis ve üç bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacağı düzenlenmiştir. Bu fıkrada çocuklardan farklı olarak hazırlık hareketlerine ilişkin özel bir hüküm bulunmamakla birlikte, Yargıtay uygulaması fiilin somut özelliklerine göre geniş bir yorum benimsemektedir. Fıkrada ayrıca, fuhşa sürüklenen kişinin kazancından yararlanılarak kısmen veya tamamen geçimin sağlanmasının, fuhşa teşvik sayılacağı açıkça belirtilmiştir. Bu hüküm, özellikle fiilen fuhuş yaptırmayan ancak mağdurun gelirine el koyan veya bu gelirle geçinen kişiler bakımından büyük önem taşımaktadır. Yargıtay, mağdurun fuhuş gelirinden düzenli biçimde yararlanılmasını, fiilin süreklilik kazanması hâlinde fuhşa teşvik kapsamında değerlendirmekte ve salt “yardım” olarak nitelendirilmesine izin vermemektedir (Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 25.11.2014, E. 2013/13442, K. 2014/519).
Fuhuş Suçunda Korunan Hukuki yarar ve Suç Politikası
Fuhuş suçunun TCK’daki düzenleniş biçimi, bu suçla korunmak istenen hukuki yararın tek boyutlu olmadığını açıkça göstermektedir. Kanun koyucu, fuhuşu salt “genel ahlaka aykırı bir davranış” olarak değil; esas itibarıyla insanın onurunu, cinsel özgürlüğünü, beden bütünlüğünü ve ekonomik – sosyal açıdan sömürüye karşı korunmasını hedefleyen bir suç tipi olarak ele almıştır. Bu nedenle TCK m. 227’nin gerekçesi ve Yargıtay içtihatları birlikte değerlendirildiğinde, fuhuş suçunun merkezinde mağdurun korunması fikrinin yer aldığı görülmektedir.
Özellikle çocuklar bakımından fuhuş suçunda korunan hukuki yarar tartışmasız biçimde çocuğun cinsel dokunulmazlığı ve üstün yararıdır. Çocuğun rızası, yaşı gereği hukuken geçersiz kabul edildiğinden, fiilin herhangi bir cebir veya tehdide dayanıp dayanmadığı önem taşımaksızın suç oluşmaktadır. Bu yönüyle çocuklara yönelik fuhuş suçu, cinsel istismar suçlarıyla yakın bir koruma alanı paylaşmaktadır.
Yetişkinlere yönelik fuhuş suçunda ise korunan hukuki yarar daha karmaşık bir yapı arz eder. Kanun koyucu, yetişkin bireyin kendi bedeni üzerindeki tasarruf yetkisini tamamen yok saymamakla birlikte, bu yetkinin ekonomik zorunluluk, barınma ihtiyacı, bağımlılık ilişkisi veya üçüncü kişilerin yönlendirmesi altında kullanılması hâlinde artık gerçek bir özgür iradeden söz edilemeyeceği varsayımından hareket etmiştir. Bu nedenle rıza, yetişkinler bakımından dahi mutlak bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmemiştir.
Yargıtay, yetişkin mağdurlar yönünden fuhuş suçunda “rıza” kavramını son derece dar yorumlamakta ve özellikle mağdurun ekonomik veya sosyal açıdan sanığa bağımlı olduğu hâllerde rızanın hukuki değer taşımadığını vurgulamaktadır (Yargıtay 18. Ceza Dairesi, 20.12.2018, E. 2018/5411, K. 2018/14832). Bu yaklaşım, fuhuş suçunun ceza siyaseti bakımından sömürüye karşı bir koruma suçu olarak konumlandırıldığını göstermektedir. Kanun koyucu, mağdurun fiilen fuhuş yapıyor olmasından ziyade, bu fiilin kim tarafından, hangi koşullarda ve kimin menfaatine gerçekleştirildiğine odaklanmaktadır.
Fuhuş Suçunu Unsurları
Fail
Fuhuş suçunun faili bakımından kanunda herhangi bir özel sıfat öngörülmemiştir. Suç, kural olarak herkes tarafından işlenebilen bir suçtur. Ancak maddenin beşinci fıkrasında sayılan kişiler bakımından cezanın artırılması öngörülmüştür. Bu kişiler; eş, üstsoy, kayın üstsoy, kardeş, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı ve koruma – gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişilerdir. Bu düzenleme, fail ile mağdur arasındaki güven ilişkisini esas almaktadır. Zira bu kişiler tarafından işlenen fiillerde mağdurun direnme ve kaçınma imkânı daha da zayıflamaktadır. Yargıtay, bu nitelikli hâlin uygulanabilmesi için failin mağdur üzerindeki nüfuzunun fiilen kullanılmış olmasını aramakta; salt akrabalık bağının varlığını yeterli görmemektedir (Yargıtay 14. Ceza Dairesi, 11.06.2013, E. 2011/7954, K. 2013/7236).
Ayrıca kamu görevi veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuzun kötüye kullanılması hâlinde de cezanın artırılması öngörülmüştür. Bu hâl, özellikle kolluk görevlileri, kamu kurumlarında çalışan kişiler veya mağdurla hizmet ilişkisi bulunan sanıklar bakımından uygulamada önem taşımaktadır.
Mağdur
Fuhuş suçunun mağduru, fuhşa sürüklenen kişidir. Mağdurun çocuk veya yetişkin olması, suçun oluşumu ve cezanın belirlenmesi bakımından belirleyici bir unsurdur. Çocuklar bakımından mağduriyet tartışmasız kabul edilirken, yetişkinler bakımından mağduriyetin varlığı somut olayın koşullarına göre değerlendirilir. Yargıtay, yetişkin mağdurların fuhuş yaptığı gerekçesiyle mağdur sıfatının ortadan kalkmayacağını; aksine fuhuşa sürüklenen kişinin de ceza hukuku bakımından korunması gereken bir kişi olduğunu açıkça kabul etmektedir (Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 21.10.2019, E. 2018/7231, K. 2019/1815).
Bu bağlamda fuhuş suçunda mağdurun daha önce fuhuş yapmış olması veya bu faaliyeti alışkanlık hâline getirmiş bulunması, sanığın cezai sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Aksine bu durum, çoğu zaman mağdurun sömürü ilişkisi içerisinde bulunduğunu gösteren bir olgu olarak değerlendirilir.
Suçun Konusu
Fuhuş suçunun konusu, mağdurun cinsel dokunulmazlığı ve cinsel özgürlüğü üzerindeki tasarrufudur. Ancak burada korunan değer, mağdurun bizzat cinsel davranışı değil; bu davranışın üçüncü kişiler tarafından yönlendirilmesi, kontrol edilmesi veya menfaat elde etme aracına dönüştürülmesi olgusudur. Bu nedenle Yargıtay, sanığın mağdurla cinsel ilişkiye girmesini değil; mağduru başkalarıyla cinsel ilişkiye girmeye sevk eden, bu süreci organize eden veya bundan kazanç sağlayan davranışlarını suçun konusu kapsamında değerlendirmektedir.
Hareket Unsuru
TCK m. 227’de fuhuş suçu, seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenmiştir. Kanunda sayılan hareketler şunlardır: fuhşa teşvik etmek, fuhşun yolunu kolaylaştırmak, bu maksatla tedarik etmek, barındırmak, fuhşa aracılık etmek ve yer temin etmek. Bu hareketlerden herhangi birinin gerçekleştirilmesi, suçun oluşması için yeterlidir. Yargıtay uygulamasında özellikle “fuhşa teşvik” ve “fuhşun yolunu kolaylaştırma” kavramları geniş yorumlanmaktadır. Örneğin mağdurun müşterilerle bağlantısının kurulması, iletişim araçlarının temin edilmesi, barınma sağlanması veya ulaşım imkânlarının ayarlanması, yolunu kolaylaştırma kapsamında kabul edilmektedir (Yargıtay 18. Ceza Dairesi, 22.06.2016, E. 2016/2410, K. 2016/946).
Manevi Unsur (Kast)
Fuhuş suçu, kasten işlenebilen bir suçtur. TCK m. 227’de düzenlenen seçimlik hareketlerin tamamı bakımından failin, mağdurun fuhuş yapmasına yönelik olarak bilerek ve isteyerek hareket etmesi gerekir. Bu yönüyle suç, taksirle işlenemez. Yargıtay uygulamasında kastın tespitinde, failin mağdurla kurduğu ilişki biçimi, eylemlerin sürekliliği, sağlanan menfaatin niteliği ve olayın organizasyonel boyutu özellikle dikkate alınmaktadır. Failin, mağdurun yaptığı faaliyetin fuhuş olduğunu bilmemesi veya bu faaliyetten haberdar olmadığını ileri sürmesi, somut olayın özellikleri karşısında inandırıcı bulunmadığı takdirde hukuki değer taşımaz. Örneğin mağdurun kaldığı yerin sanık tarafından temin edilmesi, müşterilerin ayarlanması, elde edilen paranın paylaşılması gibi olguların birlikte gerçekleştiği hâllerde, sanığın kastının bulunduğu kabul edilmektedir (Yargıtay 18. Ceza Dairesi, 21.11.2018, E. 2018/5411, K. 2018/14832).
Fuhuş suçunda özel bir saik aranmaz. Failin kazanç elde etme, mağdur üzerinde nüfuz kurma veya başka bir kişiye menfaat sağlama amacıyla hareket etmiş olması, suçun oluşumu bakımından zorunlu değildir. Ancak mağdurun kazancından geçimin sağlanması hâli, kanun tarafından açıkça “fuhşa teşvik” olarak kabul edilmiştir (TCK m. 227/2). Bu düzenleme, Yargıtay tarafından da istikrarlı biçimde uygulanmakta; mağdurun kazancından kısmen dahi yararlanılmasının, ayrıca teşvik fiilinin varlığına karine oluşturduğu kabul edilmektedir (Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 31.03.2008, E. 2007/10678, K. 2008/2955).
Hukuka Aykırılık ve Rıza Meselesi
Fuhuş suçunda en çok tartışılan konulardan biri, mağdurun rızasının hukuki değeri meselesidir. Çocuklar bakımından rıza, yaş küçüklüğü nedeniyle hukuken geçersizdir ve hiçbir şekilde hukuka uygunluk nedeni oluşturmaz. Yetişkinler bakımından ise rıza, Yargıtay uygulamasında hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmemektedir. Özellikle mağdurun ekonomik sıkıntı, barınma ihtiyacı, bağımlılık ilişkisi veya sanıkla arasındaki güç dengesizliği nedeniyle fuhuş yapması hâlinde, rızanın gerçek ve özgür bir irade ürünü olmadığı kabul edilmektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, mağdurun kendi rızasıyla fuhuş yaptığını beyan etmesinin, sanığın cezai sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağını açıkça vurgulamıştır (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 25.11.2014, E. 2013/1-342, K. 2014/519). Bu yaklaşım, fuhuş suçunun mağdurun korunmasına yönelik bir suç tipi olduğu anlayışıyla uyumludur. Zira kanun koyucu, rızayı değil, sömürü ilişkisini cezalandırmayı hedeflemiştir.
Fuhuş Suçunda Teşebbüs
Fuhuş suçu bakımından teşebbüs hükümleri, özellikle çocuklara yönelik suçlarda farklı bir görünüm arz etmektedir. TCK m. 227/1’de açıkça, çocuğa yönelik fuhuş suçlarında hazırlık hareketlerinin tamamlanmış suç gibi cezalandırılacağı düzenlenmiştir. Bu yönüyle çocuklara yönelik fuhuş suçu, teşebbüs – tamamlanma ayrımının büyük ölçüde ortadan kalktığı istisnai suç tiplerinden biridir. Yetişkinlere yönelik fuhuş suçunda ise genel hükümler uygulanır. Failin icra hareketlerine başlamış olması ancak elinde olmayan nedenlerle sonucu gerçekleştirememesi hâlinde teşebbüs söz konusu olur. Ancak uygulamada, fuhuş suçunun seçimlik hareketli yapısı nedeniyle çoğu fiilin doğrudan tamamlanmış suç olarak kabul edildiği görülmektedir. Örneğin mağdurun müşterilerle irtibatının kurulması veya yer temin edilmesi, fuhuş fiili henüz gerçekleşmemiş olsa dahi tamamlanmış suç olarak değerlendirilmiştir (Yargıtay 18. Ceza Dairesi, 20.11.2018, E. 2018/5441, K. 2018/9482). Bu nedenle fuhuş suçunda teşebbüsün uygulama alanı oldukça dardır ve daha çok hazırlık hareketlerinin icra hareketi niteliği kazanmadığı istisnai hâllerle sınırlıdır.
Fuhuş Suçunda İştirak
Fuhuş suçu, uygulamada çoğunlukla birden fazla kişi tarafından ve örgütlü biçimde işlenen bir suçtur. Bu nedenle iştirak hükümleri, TCK m. 227 bakımından özel bir önem taşımaktadır. Birden fazla kişinin mağduru fuhşa sürükleme sürecinde farklı roller üstlenmesi hâlinde, müşterek faillik, azmettirme veya yardım etme hükümleri gündeme gelir. Örneğin bir kişinin mağduru temin etmesi, diğerinin yer ayarlaması, bir başkasının müşteri bulması hâlinde müşterek faillik söz konusu olabilir. Yargıtay, iştirak iradesinin varlığı için failler arasında önceden açık bir anlaşma bulunmasını şart koşmamakta; fiili iş bölümü ve ortak amaç doğrultusunda hareket edilmesini yeterli görmektedir (Yargıtay 14. Ceza Dairesi, 24.04.2013, E. 2012/7449, K. 2013/4833). Ancak fuhuş yapan kişi ile müşteri arasındaki ilişki, kural olarak iştirak kapsamında değerlendirilmez. Zira müşteri, fuhuş suçunun faili veya iştirakçisi değil; farklı bir hukuki konumda bulunan kişidir. Bu husus, Yargıtay içtihatlarında istikrarlı biçimde kabul edilmektedir.
Fuhuş Suçunda İçtima
Fuhuş suçu, uygulamada sıklıkla zincirleme suç, fikri içtima ve gerçek içtima sorunlarını gündeme getirmektedir. Özellikle aynı mağdurun farklı zamanlarda fuhşa sürüklenmesi hâlinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı tartışma konusudur. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, aynı mağdurun farklı zamanlarda fuhşa sürüklenmesi hâlinde, suç işleme kararının yenilenip yenilenmediğine bakılması gerektiğini; kesintisiz ve süreklilik arz eden fiillerde tek suç kabul edilmesi gerektiğini belirtmiştir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 28.05.2013, E. 2012/14-488, K. 2013/268). Buna karşılık farklı mağdurlar bakımından işlenen fuhuş suçlarında zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı; her mağdur yönünden ayrı suçun oluşacağı kabul edilmektedir.
Fuhuş Suçunda Nitelikli Haller
TCK m. 227’de fuhuş suçu bakımından öngörülen nitelikli hâller, suçun mağdur üzerinde yarattığı baskının ve sömürü düzeyinin arttığı durumları hedef almaktadır. Bu nitelikli hâller, cezanın artırılmasını gerektiren objektif veya sübjektif unsurlar içermektedir.
Cebir, Tehdit, Hile veya Çaresizlikten Yararlanma (TCK m. 227/4)
Maddenin dördüncü fıkrasında düzenlenen bu nitelikli hâl, uygulamada en sık karşılaşılan ağırlaştırıcı nedenlerden biridir. Failin cebir veya tehdit kullanarak, hile ile ya da mağdurun çaresizliğinden yararlanarak fuhşa sevk etmesi veya fuhuş yapmasını sağlaması hâlinde, temel ceza yarısından iki katına kadar artırılmaktadır.
Burada “çaresizlik”, yalnızca fiziksel veya ruhsal bir zayıflık hâlini değil; ekonomik yoksunluk, barınma ihtiyacı, borçluluk, bağımlılık ilişkileri ve sosyal yalnızlık gibi durumları da kapsayacak şekilde geniş yorumlanmaktadır. Yargıtay, mağdurun barınacak yerinin olmaması veya sanığa ekonomik olarak bağımlı olması hâlinde, cebir veya tehdidin varlığı aranmaksızın bu nitelikli hâlin uygulanabileceğini kabul etmektedir (Yargıtay 18. Ceza Dairesi, 21.10.2019, E. 2019/5237, K. 2019/1815).
Hile ise mağdurun iradesini sakatlayacak nitelikte yanlış bilgilendirme, vaat veya aldatıcı davranışlarla fuhşa yönlendirilmesini ifade eder. Özellikle “iş vaadi”, “evlilik vaadi” veya “model ajansı” gibi görünüşte meşru gerekçelerle mağdurun kandırılması, Yargıtay tarafından hile kapsamında değerlendirilmiştir (Yargıtay 14. Ceza Dairesi, 17.04.2013, E. 2011/16313, K. 2013/4629).
Yakınlık ve Güven İlişkisine Dayalı Nitelikli Hâl (TCK m. 227/5)
Failin mağdurla arasında özel bir güven veya bağımlılık ilişkisi bulunması hâlinde, cezanın yarı oranında artırılması öngörülmüştür. Eş, üstsoy, kardeş, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı gibi kişiler tarafından işlenen fiiller bu kapsamda değerlendirilir. Bu nitelikli hâlin gerekçesi, mağdurun failden gelebilecek tehlikeyi öngörme ve buna karşı koyma imkânının ciddi biçimde zayıflamasıdır. Yargıtay, failin bu sıfatları fiilen kullanarak mağdur üzerinde nüfuz kurmuş olmasını aramakta; soyut akrabalık bağını tek başına yeterli görmemektedir (Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 11.06.2013, E. 2011/7954, K. 2013/7236).
Ayrıca kamu görevi veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuzun kötüye kullanılması hâlinde de aynı ağırlaştırma uygulanmaktadır. Bu hâl, özellikle kolluk görevlileri veya kamu kurumlarında görev yapan kişiler bakımından önem taşımaktadır.
Örgüt Faaliyeti Çerçevesinde İşlenme (TCK m. 227/6)
Fuhuş suçunun suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, cezanın yarı oranında artırılması öngörülmüştür. Burada ayrıca TCK m. 220’de düzenlenen örgüt suçuna ilişkin şartların da gerçekleşmesi gerekmektedir. Yargıtay, örgüt faaliyeti çerçevesinde fuhuş suçunun varlığı için süreklilik, hiyerarşik yapı ve ortak suç işleme iradesinin bulunmasını aramaktadır. Ancak sanıkların ayrıca örgüt üyeliğinden cezalandırılabilmesi için, örgüt suçunun bağımsız unsurlarının da ispatlanması gerekir (Yargıtay 18. Ceza Dairesi, 10.12.2019, E. 2019/7845, K. 2019/12563).
Tüzel Kişilerin Ceza Sorumluluğu ve Güvenlik Tedbirleri
TCK m. 227/7’de, fuhuş suçlarından dolayı tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacağı açıkça düzenlenmiştir. TCK’da tüzel kişilerin cezai sorumluluğu kabul edilmemekle birlikte, güvenlik tedbirleri yoluyla dolaylı bir sorumluluk sistemi öngörülmüştür. Bu kapsamda, fuhuş faaliyetinin yürütüldüğü otel, pansiyon, eğlence mekânı veya benzeri işletmeler hakkında faaliyetten men, müsadere veya ruhsat iptali gibi tedbirler uygulanabilmektedir. Yargıtay, tüzel kişi hakkında güvenlik tedbiri uygulanabilmesi için suçun tüzel kişinin faaliyeti kapsamında ve menfaatine işlenmiş olmasını aramaktadır (Yargıtay 14. Ceza Dairesi, 13.03.2014, E. 2013/2258, K. 2014/17545).
Fuhuş Suçunda Mağdurun Hukuki Durumu ve Koruyucu Tedbirler
Fuhuş suçunda mağdur, ceza yargılamasının pasif bir unsuru değil; korunması gereken temel süjedir. TCK m. 227/8 uyarınca, fuhşa sürüklenen kişinin tedaviye veya psikolojik terapiye tâbi tutulabilmesi öngörülmüştür. Bu düzenleme, ceza hukukunun onarım ve rehabilitasyon işlevinin somut bir yansımasıdır. Uygulamada mağdurlar hakkında 6284 sayılı Kanun kapsamında koruyucu ve önleyici tedbirlerin uygulanması, barınma ve sosyal destek sağlanması da sıklıkla gündeme gelmektedir. Yargıtay, mağdurun korunmasına yönelik tedbirlerin yetersizliği hâlinde yapılan yargılamaların adil yargılanma hakkını zedeleyebileceğine işaret etmektedir.
Soruşturma ve Kovuşturma Sürecinde Uygulama Sorunları
Fuhuş suçları, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında delil toplama güçlüğü, mağdurun korunması, yanlış suç vasıflandırması ve usule ilişkin ihlaller nedeniyle sıklıkla sorunlu dosyalar üretmektedir. Bu sorunların önemli bir kısmı, suçun niteliğinin doğru anlaşılmamasından ve kolluk – savcılık uygulamalarındaki standartlaşma eksikliğinden kaynaklanmaktadır.
Delil Toplama ve Mağdur Beyanının Değeri
Fuhuş suçlarında mağdur beyanı çoğu zaman temel ve belirleyici delil niteliği taşır. Zira fiiller çoğunlukla kapalı alanlarda, üçüncü kişilerin doğrudan gözlemi olmaksızın işlenmektedir. Yargıtay, mağdur beyanının tek başına mahkûmiyete yeterli olabilmesi için tutarlı, çelişkisiz ve hayatın olağan akışına uygun olmasını aramakta; beyanın destekleyici delillerle güçlendirilmesini tercih etmektedir (Yargıtay 18. Ceza Dairesi, 26.09.2019, E. 2019/4127, K. 2019/12984).
Bununla birlikte, mağdurun beyanının sırf fuhuş yapmış olması veya önceki aşamalarda çelişkili ifadeler vermesi gerekçesiyle tamamen değersiz sayılması, Yargıtay tarafından isabetli bulunmamaktadır. Özellikle mağdurun sanıkla bağımlılık ilişkisi içinde bulunduğu dosyalarda, beyan değişikliklerinin baskı, korku veya ekonomik endişe kaynaklı olabileceği kabul edilmektedir (Yargıtay 14. Ceza Dairesi, 15.05.2018, E. 2017/3241, K. 2018/5483).
Gizli Soruşturmacı, Teknik Takip ve Hukuka Aykırı Deliller
Fuhuş suçlarında gizli soruşturmacı görevlendirilmesi ve iletişimin tespiti gibi koruma tedbirleri sıklıkla kullanılmaktadır. Ancak bu tedbirlerin kanuni şartlara uygun biçimde uygulanmaması hâlinde, elde edilen deliller hukuka aykırı sayılmaktadır. Yargıtay, gizli soruşturmacının pasif gözlemci konumunu aşarak suçu teşvik eden veya suça yönlendiren davranışlarda bulunması hâlinde, delillerin hukuka aykırı hâle geleceğini ve hükme esas alınamayacağını açıkça belirtmiştir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 07.02.2017, E. 2015/9-338, K. 2017/51). Bu nedenle soruşturma aşamasında provokasyon yasağı titizlikle gözetilmelidir. Aksi hâlde, maddi gerçeğe ulaşma amacıyla başvurulan yöntemler, yargılamanın tamamını sakatlayabilmektedir.
Yargıtay İçtihatları Işığında Değerlendirme ve Savunma Kriterleri
Yargıtay içtihatları, fuhuş suçunun uygulanmasında belirli eğilimlerin yerleştiğini göstermektedir. Bu eğilimler, hem iddia hem de savunma makamları açısından yol gösterici niteliktedir.
Yanlış Suç Vasıflandırmaları
Uygulamada en sık karşılaşılan hatalardan biri, fuhuş suçunun insan ticareti, cinsel saldırı, cinsel istismar, müstehcenlik veya hayasızca hareketler suçlarıyla karıştırılmasıdır. Yargıtay, bu suçlar arasındaki ayrımın yapılmasında zor kullanımı, irade fesadı, süreklilik ve menfaat ilişkisi kriterlerini esas almaktadır. Örneğin mağdurun cebir veya tehdit altında tutulmaksızın, ancak ekonomik bağımlılık nedeniyle fuhuşa sürüklenmesi hâlinde fuhuş suçunun oluşacağı; buna karşılık mağdurun fiilen zorla çalıştırılması veya alıkonulması hâlinde insan ticareti suçunun gündeme geleceği kabul edilmektedir (Yargıtay 18. Ceza Dairesi, 09.10.2018, E. 2018/3127, K. 2018/11345).
Zincirleme Suç ve Süreklilik Tartışmaları
Aynı mağdurun farklı tarihlerde fuhşa sürüklenmesi hâlinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı, dosyaların en tartışmalı noktalarından biridir. Yargıtay, kesintisiz ve süreklilik arz eden fiillerde tek suç kabul edilmesi gerektiğini; mağdurun farklı zamanlarda, farklı irade kararlarıyla fuhşa sürüklenmesi hâlinde ise zincirleme suç hükümlerinin uygulanabileceğini kabul etmektedir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 28.05.2013, E. 2012/14-488, K. 2013/268). Savunma açısından, suç işleme kararının yenilenip yenilenmediğinin somut olgularla tartışılması büyük önem taşımaktadır.
Rıza ve Mağdurun Geçmişi Üzerinden Kurulan Savunmalar
Yargıtay, mağdurun daha önce fuhuş yapmış olmasını veya bu faaliyeti meslek hâline getirmiş bulunmasını, sanık lehine bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul etmemektedir. Bu tür savunmaların, mağdurun sömürü ilişkisi içinde bulunduğu gerçeğini ortadan kaldırmadığı vurgulanmaktadır (Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 21.10.2019, E. 2018/7231, K. 2019/1815). Bu yaklaşım, fuhuş suçunun kişiyi değil, sömürüyü cezalandıran yapısıyla uyumludur.
Sonuç ve Genel Değerlendirme
Fuhuş suçu, TCK’da yalnızca genel ahlakın korunmasına yönelik bir düzenleme olarak değil; esasen insan onurunu, cinsel özgürlüğü ve bireyin sömürüye karşı korunmasını amaçlayan çok boyutlu bir suç tipi olarak kurgulanmıştır. Kanun koyucu, fuhuş yapan kişiyi cezalandırmaktan bilinçli olarak kaçınmış; bunun yerine fuhşa sürükleyen, kolaylaştıran, aracılık eden ve bundan menfaat sağlayan kişileri hedef almıştır.
Yargıtay içtihatları, bu suç tipinin uygulanmasında mağdur merkezli bir yaklaşımın benimsendiğini açıkça ortaya koymaktadır. Rızanın sınırlı kabulü, hazırlık hareketlerinin geniş yorumlanması, çaresizlik kavramının ekonomik ve sosyal boyutlarıyla ele alınması ve örgütlü yapılara karşı ağırlaştırılmış yaptırımlar, bu yaklaşımın temel unsurlarıdır.
Bununla birlikte uygulamada hâlen yanlış suç vasıflandırmaları, delil değerlendirme hataları ve usule ilişkin ihlallerle karşılaşılmaktadır. Bu nedenle fuhuş suçuna ilişkin yargılamalarda, normatif düzenlemenin amacı ile Yargıtay içtihatlarının bütüncül biçimde dikkate alınması, hem maddi gerçeğe ulaşılması hem de adil yargılanma hakkının korunması bakımından zorunludur.
Sonuç olarak TCK m. 227’de düzenlenen fuhuş suçu, ceza hukukunun koruyucu, önleyici ve onarıcı işlevlerinin kesiştiği özel bir alanı temsil etmektedir. Bu suç tipinin doğru uygulanması, yalnızca ceza adaletinin sağlanması açısından değil; toplumsal düzeyde sömürüyle mücadele ve insan onurunun korunması bakımından da belirleyici öneme sahiptir.
© 2025 Prof. Dr. Vahit Bıçak / Bıçak Hukuk Bürosu – Tüm hakları saklıdır. Bu makale, sayın Prof. Dr. Vahit Bıçak tarafından www.bicakhukuk.com sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi makalenin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan makalenin bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.
Referans: Bıçak, Vahit (2025) “Fuhuş Suçu: Teşvik, Kolaylaştırma, Aracılık, Yer Temini”, Bıçak Hukuk Bürosu Blogu, https://www.bicakhukuk.com/fuhus-sucu-tesvik-kolaylastirma-aracilik-yer-temini/, s. __., Erişim Tarihi: ……
Türkçe
English
Français
Deutsch









Comments
No comments yet.