Ülke içinde uyuşturucu madde ticareti suçu, toplum sağlığını doğrudan tehdit ettiği için ceza hukukunda en ağır yaptırımlara bağlanan fiiller arasındadır. Bu alandaki en kritik tartışma, ele geçen uyuşturucunun kişisel kullanım amacıyla mı yoksa ticari amaçla mı bulundurulduğunun belirlenmesidir. Uygulamada miktar önemli bir göstergedir; ancak tek başına yeterli görülmez ve paketleme, hassas terazi, satışa hazırlık, iletişim kayıtları, para hareketleri, ihbarın doğrulanması ve ele geçirme koşulları birlikte değerlendirilir. Failin kullanıcı olduğuna dair biyolojik bulgular veya geçmiş tedbir süreçleri, kullanım amacı yönünden güçlü bir veri oluşturabilse de, ticaret delilleri baskınsa nitelendirme ticaret suçuna kayabilir. Satma, satışa arz, başkalarına verme, sevk, nakil, depolama, satın alma, kabul etme, bulundurma gibi durumlarda suçun hangi seçimlik hareketle gerçekleştiği tespit edilmelidir. Ruhsata tabi maddeler ve üretimde kullanılan öncül kimyasallar bakımından ise tartışma çoğu kez “madde var mı”dan ziyade “izin ve uyum yükümlülükleri doğru işletildi mi” sorusuna odaklanır. Etkin pişmanlık, zamanlama ve sağlanan somut faydaya göre cezada indirim veya cezasızlık sonucuna yol açabilir. Bıçak, delil setinin bütüncül analizini yaparak hem ceza yargılaması stratejisini hem de gerekiyorsa izin/uyum boyutunu birlikte ele alan hukuki destek sunmaktadır.
Ülke İçi Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu
Uyuşturucu veya uyarıcı maddelere ilişkin suçlar, Türk Ceza Kanunu’nda farklı hukuki değerleri koruyan ve birbirinden ayrı unsurlara sahip birden fazla suç tipi şeklinde düzenlenmiştir. Uygulamada sıklıkla aynı başlık altında anılmalarına rağmen, bu suçların her biri ayrı maddelerde tanımlanmış, farklı fiilleri, farklı kast türlerini ve farklı yaptırım rejimlerini içermektedir. Bu kapsamda Türk Ceza Kanunu’nda, uyuşturucu veya uyarıcı maddelere ilişkin olarak temelde dört ayrı suç tipi bulunmaktadır:
İlk olarak, Uyuşturucu Madde Kullanma veya Kullanmak İçin Bulundurma Suçu (TCK m.191), failin uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi kişisel kullanım amacıyla edinmesini veya bulundurmasını konu almaktadır. Bu suç tipi, ceza adaletinden ziyade tedavi ve denetimli serbestlik odaklı bir yaklaşım benimsemekte olup, ayrı bir çalışmada kapsamlı biçimde ele alınmıştır.
İkinci olarak, Uyuşturucu Madde Kullanılmasını Kolaylaştırma Suçu (TCK m.190), uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kullanılmasını teşvik eden, özendiren veya kullanımını kolaylaştıran fiilleri cezalandırmaktadır. Bu suç tipi, doğrudan ticaret veya kullanım fiilinden bağımsız olup, yardımcı ve kolaylaştırıcı davranışları hedef almaktadır ve bu yönüyle ayrı bir inceleme konusudur.
Üçüncü olarak, Uyuşturucu veya Uyarıcı Maddelerin Ülke İçinde Ticareti Suçu (TCK m.188/3), uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ülke sınırları içerisinde, ticari dolaşıma sokulmasına yönelik fiilleri kapsamaktadır. Satma, satışa arz etme, sevk etme, nakletme, depolama ve benzeri eylemler bu suç tipinin konusunu oluşturmakta olup, bu yazıda esas olarak incelenen suç tipi TCK m.188/3’tür.
Dördüncü olarak ise, Uyuşturucu veya Uyarıcı Maddelerin İmal, İthal ve İhraç Edilmesi Suçu (TCK m.188/1) bulunmaktadır. Bu suç tipi, gerek cezanın ağırlığı gerekse suçun niteliği itibarıyla, ülke içi ticaretten hukuken ve fiilen ayrılmakta; çoğu zaman uluslararası boyut taşıyan eylemleri kapsamaktadır. Bu nedenle TCK m.188/1, ayrı ve bağımsız bir makalede ele alınmaktadır.
Öte yandan, uygulamada sıkça karıştırılan bir diğer düzenleme ise kenevir bitkisi ekme suçudur. Kenevir ekimine ilişkin fiiller, TCK m.188 kapsamında değil, ayrı bir suç tipi olarak düzenlenmiş olup, bu konu da ayrıca kaleme alınmış müstakil bir çalışmada detaylı biçimde incelenmektedir.
Bu yazının amacı, yukarıda belirtilen suç tiplerinden yalnızca TCK m.188/3 kapsamında yer alan ülke içi uyuşturucu ticareti suçunu, özellikle ticaret kastı, TCK m.191 ile sınırları ve Yargıtay uygulaması çerçevesinde ele almak; diğer suç tipleriyle olan ayrımı açık ve net biçimde ortaya koymaktır.
Kanuni Dayanak ve Korunan Hukuki Değer
TCK m.188/3 hükmü şöyledir: “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve bin günden yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.”
Düzenlemenin koruduğu temel hukuki değer, toplum sağlığıdır. Ülke içinde ticari dolaşıma sokma fiilleri, maddenin başkalarına ulaşması ve yayılması riskini doğurduğu için ağır yaptırıma bağlanmıştır. Bu ağır yaptırım rejimi, soruşturma aşamasında başvurulan koruma tedbirlerinin (arama, elkoyma, iletişimin tespiti, tutuklama vb.) yoğunluğu ile birlikte düşünüldüğünde, TCK m.188/3’ün uygulamada “sert” karakterini açıkça ortaya koyar.
Suçun Konusu: Uyuşturucu ve Uyarıcı Madde Kavramı ve “Tanımsızlık” Meselesi
Uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin neler olduğu, kanunda tek tek sayılarak değil; daha çok özel kanunlar, uluslararası sözleşmeler ve idari düzenlemelerle şekillenen bir alan olarak karşımıza çıkar. Ceza hukuku bakımından kritik mesele, maddenin gerçekten uyuşturucu/uyarıcı nitelikte olup olmadığının bilimsel yöntemlerle saptanmasıdır. Bu nedenle kriminal laboratuvar raporları, bilirkişi incelemeleri ve numune alma-usulü, uyuşturucu dosyalarının “omurgası”dır. Kanunda tanım yapılmaması, uygulamayı raporların doğruluğuna daha fazla bağımlı hâle getirir. Bu da zincirleme bir sonucu doğurur: Numune alma, muhafaza, analiz, raporun gerekçeli olması ve savunmanın raporu tartışabilmesi hayati önem kazanır.
Ruhsat Meselesi: “Yasaklı Madde” ile “Ruhsata Tabi Madde” Ayrımı
Bir maddenin uyuşturucu/uyarıcı olması, o maddeyle her koşulda işlem yapmanın suç olduğu anlamına gelmez. Bazı maddeler hiçbir şekilde ruhsatlanamaz; bazıları ise belirli tıbbi ve bilimsel amaçlarla ruhsat/izin kapsamında üretilebilir, ithal edilebilir, satılabilir veya depolanabilir. Bu ayrım, özellikle eczacılık faaliyeti, ilaç sanayii, laboratuvarlar ve kimyasal tedarik zinciri bakımından önemlidir. Bu dosyalarda tartışma, çoğu zaman “madde var mı yok mu”dan ziyade “ruhsata uygun mu, izin prosedürü doğru işletilmiş mi, kayıt yükümlülükleri yerine getirilmiş mi” düzlemine kayar. Bu nedenle, sağlık sektörü aktörleri bakımından ceza soruşturması, aynı anda idari uyum tartışmasına dönüşebilir.
Bilirkişi, Numune Alma, Zincirleme Muhafaza: Teknik Alanın Ceza Yargısındaki Ağırlığı
Uyuşturucu dosyalarında bilimsel rapor, yalnızca “madde uyuşturucu mu değil mi” sorusuna yanıt vermez; aynı zamanda net miktar, saflık oranı, etken madde türü gibi veriler üzerinden vasıflandırma tartışmasına doğrudan etki eder. Bu nedenle numune alma işleminin usule uygun yapılması, numunenin doğru şekilde muhafaza edilmesi, raporun çelişki içermemesi, savunmanın raporu tartışabilmesi ve gerektiğinde ek rapor/karşı bilirkişi taleplerinin değerlendirilmesi gerekir. Aksi hâlde teknik süreçteki bir hata, maddi gerçeğe ulaşmayı zedeler ve hükmün isabetini düşürür.
Suçun Maddi Unsuru: Seçimlik Hareketler ve Ülke İçinde Dolaşım
TCK m.188/3, seçimlik hareketli bir suçtur. Maddede sayılan fiillerden herhangi birinin gerçekleştirilmesi teorik olarak suçun maddi unsurunu oluşturur; ancak uygulamada esas tartışma, bu fiillerin ticari dolaşıma sokma amacıyla yapılıp yapılmadığıdır.
Satma ve Satışa Arz Etme
- Satma, bedel karşılığı devri ifade eder.
- Satışa arz, henüz satış tamamlanmasa bile, satma iradesinin dış dünyaya yansıdığı davranışları kapsar (müşteri arama, fiyat konuşma, satış için hazır bulundurma, alıcıyla buluşmaya gitme gibi).
Başkasına Verme
Bedelsiz devir dahi, maddenin başkasına yönelmesi nedeniyle 188/3 hattında değerlendirilebilir.
Sevk Etme – Nakletme – Depolama
- Sevk, göndermeye/başkasına yollamaya dönük hareketi;
- Nakletme, bizzat taşımayı;
- Depolama, maddenin belirli bir yerde ticaret zinciri içinde tutulmasını ifade eder.
Bu fiiller, çoğu dosyada “kullanım için taşıma/bulundurma” görünümünde başlayabildiği için, vasıflandırma özellikle yakalama anı, gizleme biçimi, paketleme ve iletişim/para delilleri üzerinden şekillenir.
Satın Alma – Kabul Etme – Bulundurma
Bu üç hareket, hem 188/3 hem 191 bakımından ortak “görüntü” verebildiğinden, tek başına bu fiiller üzerinden vasıflandırma yapmak sağlıklı değildir. Burada belirleyici olan, maddenin kişisel kullanıma mı, yoksa ticari dolaşıma mı yönelik bulundurulduğudur.
Manevi Unsur: Ticaret Kastı ve “Delil Demeti” Yaklaşımı
TCK m.188/3’te uygulamanın merkezinde ticaret kastı yer alır. Ceza yargılaması failin iç dünyasını doğrudan ölçemediği için, amaç “delil demeti” üzerinden kurulur. Yargıtay’ın istikrarlı yaklaşımı da budur: miktar önemlidir ama tek başına kader belirleyici değildir; paketleme, satışa hazırlık, iletişim içerikleri, yakalama koşulları ve diğer olgular birlikte değerlendirilmelidir.
Bu yaklaşım, “ticaret mi kullanma mı?” eksenli uyuşmazlıkta Ceza Genel Kurulu’nun kararlarında açıkça görülür. Feribottan inerken yakalanan sanığın elindeki poşette bulunan esrar bakımından, satma/başkasına verme gibi kullanma dışı amaca ilişkin delil elde edilip edilmediği tartışılmış; sonuç, somut delillerin birlikte okunması üzerinden kurulmuştur (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 22.10.2013, E.2012/10-1335, K.2013/423). Ticaret kastı değerlendirmesinde öne çıkan göstergeler
- Paketleme (çoklu paket, eş gramaj, satışa hazır birimler)
- Satışa hazırlık araçları (hassas terazi, kilitli poşet, folyo vb.)
- İletişim içerikleri (mesajlaşma, pazarlık, kodlu ifadeler)
- Para trafiği / transferler
- Yakalama koşulları (buluşma yeri, müşteri trafiği, takip/tespit)
- Maddenin saklandığı yerin niteliği (gizleme, depo, ev dışı alanlar)
TCK m.188/3 ile TCK m.191 Ayrımı: Vasfın Kader Belirlediği Nokta
Uygulamada en kritik sınır, 188/3 – 191 ayrımıdır. Çünkü iki suç arasındaki fark, yalnızca teorik bir sınıflandırma değildir; yaptırım rejimini kökten değiştirir.
- TCK m.191’de amaç kişisel kullanımdır.
- TCK m.188/3’te amaç maddenin ticari dolaşıma sokulması ve başkalarına yönelmesidir.
Bu ayrımda Yargıtay’ın özellikle vurguladığı husus, “salt miktar” üzerinden ticaret sonucuna gidilmemesi ve kuşkunun giderilemediği hallerde şüpheden sanık yararlanır ilkesinin işletilmesidir (Yargıtay CGK, 22.10.2013, E.2012/10-1335, K.2013/423).
Somut Delil Başlıkları: TCK 188/3’ü Güçlendiren ve Zayıflatan Unsurlar
Paketleme ve “Satışa Hazırlık” Emareleri: Hassas terazi, kilitli poşetler, eşit gramajlı çoklu paket, kesme/bölme araçları, kalıntı tespitleri “satışa hazırlık” göstergeleridir. Bu tür emareler varsa ticaret kastı somutlaşır; yoksa ticaret iddiası zayıflar (ancak tek başına düşmez).
İletişim Kayıtları ve Eşleştirme Zorunluluğu: HTS, mesajlaşmalar, kod kelimeler (“paket”, “mal”, “iş”, “çay”, “kargo” vb.) tek başına değil; fiziki yakalama ve buluşma zinciri ile eşleştirilerek okunmalıdır. Aksi hâlde içerik yanlış yorumlanabilir veya yalnız görüşme yoğunluğundan ticaret sonucu çıkarılabilir.
İhbar ve İstihbarat: İhbar, başlangıç şüphesidir; doğrulanmadıkça tek başına mahkûmiyete elverişli değildir. Bu başlık, CGK kararında da ele alınan tartışma kümelerinden biridir (Yargıtay CGK, 22.10.2013, E.2012/10-1335, K.2013/423).
Yargıtay Kararları Işığında Örnek Vasıflandırma Hatları
Uygulamada TCK m.188/3 dosyalarının en belirgin özelliği, vasıflandırmanın çoğu zaman “kullanma amacıyla bulundurma” (TCK m.191) mı, yoksa “ticaret/sağlama” (TCK m.188/3) mı tartışmasına dayanmasıdır. Seçimlik hareketlerin bir kısmı (satın alma, kabul etme, bulundurma gibi) hem kullanma hem ticaret hattında görünüm kazanabildiğinden, değerlendirme çoğu zaman failin amacı üzerinden ve delillerin bütününden yapılır.
“Kullanma mı, Ticaret mi?” tartışmasının prototipi: Yakalama koşulları ve diğer delillerin birlikte okunması gerektiği; salt miktarın tek başına belirleyici olmadığı tartışması (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 22.10.2013, E.2012/10-1335, K.2013/423).
Farklı tür maddeler – idrar tahlili – miktar üçgeni: Farklı türde maddelerle yakalanma ve tahlil sonuçları gibi verilerin vasıflandırmayı etkileyebileceğine ilişkin örnek değerlendirme (Yargıtay 10. Ceza Dairesi, 16.04.2025, E.2023/5615, K.2025/3378).
Uyuşturucu ele geçirilememesi ve salt ikrar/beyan riski: Uyuşturucu maddenin ele geçirilememesi ve teknik olarak tespit edilememesi hâlinde, yalnız ikrara dayalı mahkûmiyetin riskli olduğuna ilişkin yaklaşım (Yargıtay 10. Ceza Dairesi, 17.12.2018, E.2018/5513, K.2018/9413).
Nitelikli hâl okumasında otomatiklikten kaçınma: Özellikle okul çevresi gibi nitelikli hâllerin her somut olayda otomatik uygulanmaması; fiilin o çevrede gerçekleşen ticari faaliyete bağlanması gereği (Yargıtay 10. Ceza Dairesi, 24.04.2023, E.2023/5078, K.2023/3532).
Yaptırım Rejimi (TCK m.188/3)
TCK m.188/3 kapsamında yaptırım:
- 10 yıldan az olmamak üzere hapis,
- 1.000 – 20.000 gün adlî para cezasıdır.
Bu ağırlık nedeniyle, vasıflandırma yapılırken delil standardının gevşetilmesi değil, tam tersine daha titiz bir inceleme yapılması gerekir. Çünkü yanlış vasıflandırma, kullanıcı konumundaki kişiyi ağır ceza rejimiyle karşı karşıya bırakabilir; ticaret fiillerinin hafife alınması da toplum sağlığı bakımından doğrudan risk üretir.
Nitelikli Hâller (TCK m.188/4 ve m.188/5)
Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ülke içinde ticaretine ilişkin suçlarda nitelikli hâller, ceza riskini önemli ölçüde artıran düzenlemelerdir. TCK m.188/4 ve m.188/5 hükümleri uyarınca, belirli koşulların varlığı hâlinde, temel ceza yarı oranında veya bir kat artırılmaktadır. Bu nedenle nitelikli hâl iddiası, yalnızca yaptırım miktarını değil, savunma stratejisinin kapsamını ve derinliğini de doğrudan belirler.
Maddenin Türüne Bağlı Nitelikli Hâl (TCK m.188/4-a)
Uyuşturucu veya uyarıcı maddenin eroin, kokain, morfin, bazmorfin, sentetik kannabinoid ve türevleri, sentetik katinon ve türevleri, sentetik opioid ve türevleri veya amfetamin ve türevleri olması hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu düzenleme ile kanun koyucu, yüksek bağımlılık ve yayılma riski taşıyan maddeleri özel olarak ayırmış ve bu maddelerin ticari dolaşıma sokulmasını daha ağır yaptırıma bağlamıştır. Ancak uygulamada, maddenin gerçekten bu kapsama girip girmediğinin bilimsel ve teknik raporlarla açıkça ortaya konulması zorunludur. Maddenin türüne ilişkin tereddüt hâlinde, nitelikli hâlin uygulanması mümkün değildir.
Hassas Bölgelerde İşlenme (TCK m.188/4-b)
TCK m.188/4-b hükmü, TCK m.188/3 kapsamındaki fiillerin, belirli hassas mekânlarda veya bu mekânlara iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesini nitelikli hâl olarak düzenlemiştir. Buna göre;
- Okul,
- Yurt,
- Hastane,
- Kışla,
- İbadethane
gibi eğitim, tedavi, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engellerle belirlenen sınırlarına 200 metreden yakın alanlarda suçun işlenmesi hâlinde, ceza yarı oranında artırılır. Bu noktada özellikle vurgulanması gereken husus şudur: Nitelikli hâlin uygulanabilmesi için, yalnızca yakalanma yerinin bu alanlara yakın olması yeterli değildir. Fiilin, bu mekânlarda veya bu mekânlara yakın bölgelerde ticari dolaşıma sokma faaliyetiyle bağlantılı olarak işlenmiş olması gerekir. Nitekim Yargıtay uygulamasında da, okul çevresi gibi hassas bölgelerin her dosyada otomatik olarak nitelikli hâl doğurmadığı, fiilin bu bölgede satışa arz, dağıtım veya ticari faaliyetin bir parçası olarak gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin ayrıca ortaya konulması gerektiği kabul edilmektedir (Yargıtay 10. Ceza Dairesi, 24.04.2023, E.2023/5078, K.2023/3532).
Bu nedenle savunma bakımından,
- satışa arzın nerede gerçekleştiği,
- yakalama yerinin hassas bölge ile fiili bağının bulunup bulunmadığı,
- mesafenin teknik ölçümle 200 metre sınırı içinde olup olmadığı,
- fiilin bu bölgede süreklilik arz eden bir ticari faaliyetle ilişkisi
gibi hususların titizlikle incelenmesi gerekir.
Birlikte İşlenme ve Örgüt Faaliyeti (TCK m.188/5)
TCK m.188/5 hükmü, uyuşturucu ticareti suçlarında fail sayısı ve örgütlenme düzeyi bakımından iki ayrı nitelikli hâl öngörmektedir:
- Suçun üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
- Suçun, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde ise, verilecek ceza bir kat artırılır.
Burada “birlikte işleme” ile “örgüt faaliyeti” kavramları arasında nitelik farkı bulunmaktadır. Üç veya daha fazla kişinin birlikte hareket etmesi, her zaman örgüt varlığını göstermez. Örgüt nitelikli hâlinin uygulanabilmesi için; hiyerarşik yapı, süreklilik, amaç birliği ve iş bölümü gibi unsurların somut delillerle ortaya konulması gerekir. Aksi hâlde, yalnızca birden fazla kişinin bulunması, örgüt nitelikli hâli için yeterli değildir.
Etkin Pişmanlık Rejimi (TCK m.192)
Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarında etkin pişmanlık, çoğu dosyada ceza sorumluluğunun kaderini belirleyen kritik bir eşik niteliği taşır. TCK m.192, etkin pişmanlığı zamanlama, gönüllülük ve sağlanan somut katkı ölçütleri üzerinden kademeli bir rejim olarak düzenlemiştir.
Soruşturma Başlamadan Önce Bildirim ve Cezasızlık (TCK m.192/1)
TCK m.192/1 uyarınca, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarına iştirak etmiş olan kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce, diğer suç ortaklarını ve uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin saklandığı veya imal edildiği yerleri yetkili mercilere bildirirse; verilen bilginin suç ortaklarının yakalanmasını veya uyuşturucu maddenin ele geçirilmesini sağlaması hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz. Bu hüküm bakımından belirleyici olan husus, bildirimin yalnızca yapılmış olması değil; bilginin fiilen sonuç doğurması, yani yakalama veya el koyma ile somut fayda üretmesidir. Bu nedenle, soruşturma makamlarınca zaten bilinen, araştırılmış veya tespit edilmiş bilgilerin sonradan paylaşılması, kural olarak cezasızlık sonucunu doğurmaz.
Haber Alındıktan Sonra Yardım ve Ceza İndirimi (TCK m.192/3)
Resmi makamlar tarafından suçtan haber alındıktan sonra yapılan yardımlar bakımından ise, TCK m.192/3 hükmü uygulanır. Bu durumda, failin gönüllü olarak, suçun ortaya çıkarılmasına ve fail veya diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım etmesi hâlinde, verilecek ceza yardımın niteliğine göre dörtte birden yarısına kadar indirilebilir. Bu aşamada artık cezasızlık değil, indirim rejimi söz konusudur. İndirimin oranı, verilen bilginin:
- özgün olup olmadığı,
- yakalama veya el koymaya ne ölçüde katkı sağladığı,
- soruşturmanın hangi aşamasında sunulduğu
gibi ölçütler dikkate alınarak belirlenir.
Uygulamada Kritik Nokta: “Somut Fayda” Ölçütü
TCK m.192 rejiminde en çok tartışılan husus, failin sunduğu bilginin gerçekten somut fayda üretip üretmediğidir. Özellikle, sanığın zaten soruşturma makamlarınca bilinen hususları tekrar etmesi veya yakalama/el koymaya fiilî bir katkı sunmaması hâllerinde, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle, etkin pişmanlık değerlendirmesinde esas olan, beyanın içeriği değil; sonuç doğurup doğurmadığıdır.
Müsadere ve Malvarlığı Boyutu: Paranın İzini Sürme
Uyuşturucu ticareti iddialarında soruşturma, giderek daha fazla malvarlığı boyutuna kaymaktadır. Banka hareketleri, kripto varlık cüzdanları, başkası adına açılmış hesaplar, POS/IBAN kullanımı, araç ve taşınmaz edinimleri, “suçtan kaynaklanan malvarlığı değerleri” tartışmasını doğurur. Burada delil standardı, sadece “şüphe” değil, müsadereye elverişli bir ilişki kurmayı gerektirir. Bu başlık, hem ceza yargılamasının sonucunu hem de kişinin ekonomik geleceğini belirleyebileceği için, dosyada ayrı bir uzmanlık ve titiz çalışma gerektirir.
Re’sen Takip ve Soruşturmanın Dinamiği: İlk Anın Önemi
Ülke içinde uyuşturucu ticareti suçunda takip şikâyete bağlı değildir; kamu otoritesi re’sen hareket eder. Bu özellik, “ilk an”ı çok daha kritik hâle getirir. Yakalama anındaki tutanaklar, arama kararının kapsamı, önleme aramasının dayanağı, el koyma işleminin usulü, ifade alma sürecindeki hak hatırlatmaları, müdafi yardımının etkinliği; ileride telafisi zor sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle uygulamada, dosyanın yönünü belirleyen çoğu kritik hata, olayın ilk saatlerinde yapılır.
Hukuki Destek: Ceza Savunması ile Uyum Danışmanlığının Birleştiği Alan
Ülke içinde uyuşturucu madde ticareti suçu, yalnızca klasik ceza savunması pratiğini değil; aynı zamanda idari uyum, ruhsat/izin rejimi ve kurumsal risk yönetimini de gerektirebilir. Özellikle eczacılık, sağlık hizmetleri, laboratuvarlar ve kimyasal tedarik zinciri içinde faaliyet gösteren aktörler bakımından, soruşturmanın hem ceza hem idari boyutu birlikte yürür. Uyuşturucu suçları soruşturma ve kovuşturma süreçlerinde etkin savunma ve temsilin yanında; ruhsata tabi uyuşturucu/psikotrop maddelerin üretimi, ithalatı, satışı ve denetimi gibi alanlarda mevzuata uygunluk ve izin süreçlerine ilişkin danışmanlık perspektifini de bir arada ele alınarak, konunun “tek boyutlu” değil “bütüncül” bir risk alanı olarak yönetilmesi esastır.
Sonuç
Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ülke içinde ticareti suçu (TCK m.188/3), maddenin ülke sınırları içinde ticari dolaşıma sokulmasına yönelik satma, satışa arz, başkasına verme, sevk, nakil ve depolama gibi fiilleri kapsar. Uygulamada en kritik mesele, somut fiilin TCK m.191 çizgisinde mi, yoksa TCK m.188/3 çizgisinde mi kaldığının belirlenmesidir. Bu belirleme, çoğu dosyada ticaret kastının delil demeti üzerinden kurulmasına dayanır; Yargıtay içtihatları da miktarın tek başına belirleyici olmayacağını, yakalama koşulları ve diğer olgularla birlikte değerlendirme yapılması gerektiğini vurgular (Yargıtay CGK, 22.10.2013, E.2012/10-1335, K.2013/423).
Bu yazı genel bilgilendirme amaçlıdır; somut olayın niteliğine göre delil seti, vasıflandırma ve uygulanacak hükümler değişebilir. Uyuşturucu imal ve ticareti iddiası içeren bir dosyada, erken aşamada dosya stratejisi kurulması; iletişim, teknik rapor, yakalama tutanağı ve malvarlığı başlıklarının birlikte değerlendirilmesi, hak kayıplarını önlemenin en etkili yoludur.
Güncellenmiş ve Geliştirilmiş Versiyon: © Bıçak, V. (2019) “Ekonomik Çıkar Amacıyla İşlenen Suçların Ülkemiz Ekonomisi Açısından Değerlendirilmesi”, Türk- Kore Ceza Hukuku Günleri, 23-24 Eylül 2019, Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ankara.
Deutsch
Türkçe
English
Français

Comments
No comments yet.