Ticari hayatta banka teminat mektubu kullanımı

Günümüz ticari hayatında hızlı, masrafsız ve kolay paraya çevrilerek alacağın ödenmesini sağlayan teminat mektupları çok önemli bir yer almıştır. Teminat mektubu, bankaların gerçek ya da tüzel kişi müşterilerine verdiği güvence belgesidir. Bu belge yüklenilen işin belirlenen şartlarda yapılacağını ya da alınan borcun belirlenen sürede ödeneceğini teminat kapsamında güvence altına alınmasını sağlamaktadır.

Banka Teminat Mektubu

Ticari hayatta banka teminat mektubu kullanımı

Günümüz ticari hayatında hızlı, masrafsız ve kolay paraya çevrilerek alacağın ödenmesini sağlayan teminat mektupları çok önemli bir yer almıştır. Teminat mektubu, bankaların gerçek ya da tüzel kişi müşterilerine verdiği güvence belgesidir. Bu belge yüklenilen işin belirlenen şartlarda yapılacağını ya da alınan borcun belirlenen sürede ödeneceğini teminat kapsamında güvence altına alınmasını sağlamaktadır.

Banka teminat mektupları Türk hukukunda ayrı ve özel bir kanunla düzenlenmemiştir. Yabancı para veya Türk Lirası olarak süreli yahut süresiz olarak düzenlenebilir. Teminat mektubunun bir garanti sözleşmesi niteliğindedir. Türk hukukunda doktrin ve mahkeme kararlarında teminat mektupları önceden kefalet sözleşmesi niteliğinde kabul ediliyordu.

Kefalet ile garanti sözleşmesi arasındaki en önemli fark, teminat verenin temel ilişkiye bağımlı veya temel ilişkiden bağımsız bir borç altına girmesine göre tespit edilir. Bankanın verdiği teminat mektuplarında bankalar, temel ilişkiden ayrı bir borç altına girmektedir. Bankanın vermiş olduğu teminatlar ile temel ilişki arasında bağlantı var ise kefalet sözleşmesinden, temel ilişki ile bağımlılık bulunmuyor ise garanti sözleşmesinden bahsedilmelidir.

Şekil şartı

Teminat mektubunun herhangi bir şekil şartı yoktur ancak ispat edilirken kolaylık sağlanması adına yazılı şekilde olmalıdır. Teminat mektubu bir garanti sözleşmesi niteliğindedir. Bununla ilgili olarak Yargıtay 13.12.1967 tarihli, 1966/16 E. , 1967/7 K. numaralı içtihadı birleştirme kararında teminat mektuplarını garanti sözleşmesi olarak nitelendirmiştir. Bu karara göre; “Bankanın sıfatı teminatı veren olduğundan, taahhüdü, esas sözleşmeyi yapan taraflardan ve esas akitten ayrı ve tamamen müstakildir. Bankanın taahhüdü lehdarın borcunun geçerliliğine ve varlığına bağlı olmaksızın garanti taahhüdü olarak tecessüm eder. Bir kimse, asıl borçlunun ileri sürebileceği itirazlara bakılmaksızın borcun yerine getirilmemesinden doğan zararın tazminini kabul etmesi halinde o kimseye garanti veren durumundadır. Üçüncü şahsın fiilini garanti eden, yani bu şahsın bir şey yapacağını başkasına vaat eden şahıs müstakil bir taahhüt altına girmiştir.”

Karardan anlaşıldığı üzere, Yargıtay aslilik – ferilik kıstasından hareket etmiş ve bankanın taahhüdünün, lehtar ile muhatap arasındaki esas sözleşmeden bağımsız ve dolayısıyla garanti sözleşmesi niteliğinde olduğu sonucuna varmıştır.

Teminat mektubu niçin kullanılır?

Teminat mektubu öncelikle adı üstünde ‘teminat’ veren bir belgedir. Genelde ihalelerde ve projelerde kullanılır. Ama mal alım ve satımlarında da müşteri limitleri bakımından kullanımı yaygındır. Mal ya da hizmet satın alacak kişi satıcıya belirli miktarda teminat mektubu verir ve firma nezdinde kendine limit açtırır. Böylelikle alım ve satımlarını bu limit doğrultusunda rahatlıkla yapabilir.

Teminat mektubunun tarafları kimlerdir?

Teminat mektuplarında borçlu, alacaklı ve bankanın temsil edildiği üç adet taraf bulunmaktadır;

  1. Lehtar: Borcu ya da yükümlülüğü banka tarafından garanti altına alınan kişi ya da kurum, yani borçlu taraftır.
  2. Muhatap: Alacağı ya da yaptıracağı işi banka tarafından garanti edilen kişi ya da kurum, yani alacaklı taraftır.
  3. Garantör: Teminat mektubunu veren bankadır.

İlişkinin tarafları

Banka teminat mektubunda üç tarafın menfaati olsa da aslında ilişki iki taraf arasında kurulmaktadır. Bunlar banka ve teminatı alan muhataptır. Adına teminat mektubu verilmiş olan kişi ise bu ilişkide taraf konumunda değildir. Ancak iş yerine getirilmemiş veya ödeme yapılmamışsa bu kişinin banka ile olan durumu ön plana çıkar. Buna karşılık; teminat mektubu banka ile muhatap arasında bir garanti sözleşmesi oluşturduğundan, Borçlar Hukukunun tüm diğer sözleşmeleri gibi, sözleşme tarafı banka, kendisine ait def ‘ileri; mektubun sahteliği, bankayı borç altına sokan kişilerin yetkili olmadığı, riskin sona erdiği veya gerçekleşmediği, teminat mektubunun ahlaka, adaba, kamu düzenine aykırılığı ileri sürebilecektir. Aynı şekilde garanti veren banka risk doğmuş olsa dahi, TMK.m.2’de düzenlenen “Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” kuralına da dayanabilecektir.

Teminat mektubunun unsurları

Uygulamada teminat mektubu sözleşmelerinin garanti sözleşmesi olarak kabul edilebilmesi için bazı unsurları taşıması gerektiği kabul edilir.

  • Garanti verenin sorumlu olacağı risk önceden belirlenmiş olmalıdır.
  • Teminat garanti alanı (yani muhatabı) belirli bir hareket tarzına yöneltmek ve özellikle de lehtar ile ticari bir ilişkiye girmesini sağlamak için verilmelidir.
  • Teminat mektubunu veren kişi, muhataba karşı bağımsız bir borç üstleniyor olmalıdır.
  • Teminat mektubunu veren taraf ile lehtar arasındaki ilişki ile lehtar ve muhatap arasındaki ilişki birbirinden tamamen bağımsızdır, teminat mektubu sözleşmesi ile banka ya da mektubu veren diğer herhangi bir tüzel veya gerçek kişi asli ve bağımsız bir borç üstlenir.
  • Son olarak teminat mektubu sözleşmesinde ivazlılık unsuru tartışmalıdır; garanti sözleşmesinin ivazsız olduğunu savunanlar olduğu gibi ivaz karşılığında olması gerektiği görüşünde olanlar da vardır.

Teminat mektubu ve haciz ilişkisi

Teminat mektuplarının kıymetli evrak niteliği bulunmamaktadır. Banka ile muhatap arasında garanti sözleşmesi mahiyetinde olan teminat mektupları, muhatabın uğrayacağı zararın tazminini öngörmekte olup, 3.kişi bu sözleşme kapsamında değildir. Bu sebepledir ki, teminat mektubunu veren banka, sözleşmede taraf olmayan ve herhangi bir taahhütte bulunmadığı kişinin zararından sorumlu olamaz. Başka bir deyimle, teminat mektubu ile 3.kişi lehine doğmuş veya doğacak bir hak bulunmadığından, 3.kişinin borcu nedeni ile teminat mektubu haczedilemez. 

Teminat mektupları, hangi iş için verilmişse o işin teminatını teşkil edip, ancak o nedenle haczedilebilir. 29.04.2010 tarihli Yargıtay Kararına göre, “Teminat mektuplarının kıymetli evrak niteliği bulunmamaktadır. Banka ile muhatap arasında garanti sözleşmesi niteliğinde olan teminat mektubunda lehtar, akit durumunda değildir. Başka bir anlatımla teminat mektubu ile lehtar lehine doğmuş veya doğacak bir hak bulunmadığından lehtarın borcu için teminat mektubunun haczedilmesine yasal imkân yoktur. Ancak teminat mektupları hangi iş için verilmiş ise onun için haczedilip paraya çevrilebilir.” Yargıtay kararlarından da görüleceği üzere, teminat mektubunun bizatihi kendisi haciz edilemez; ancak, teminat mektubundan doğan alacaklar haczedilebilir.

Teminat mektubu ile garanti edilen risk gerçekleşmiş ve muhatap, teminat mektubunu veren bankadan, tazmin talebinde bulunmuş ise, teminat mektubundan doğmuş bir alacak söz konusu olacak, muhatap lehine doğmuş bu alacağın haczi ise İİK m.89 hükmü çerçevesinde gerçekleştirilecektir. Banka, kendisine gönderilen haciz ihbarnamesine uygun olarak, haczi uygulamak ve teminat mektubundan doğan alacağı, muhataba değil, icra dairesine ödemek zorundadır.

Teminat mektubu ve ihtiyati tedbir

Bunların yanında, banka teminat mektubu sağlayan tarafın, mektubun paraya çevrilmesini önlemek amacıyla, mahkemeler nezdinde ihtiyati tedbir talebinde bulunması mümkün olmaktadır. Banka teminat mektubunun paraya çevrilmesinin önlenebileceği yegâne yol, ihtiyati tedbir kararı alınmasıdır. Ancak, mahkemelerin, tacirler tarafından oldukça güven duyulan ve ticari hayatın aktifleşmesinde büyük önem taşıyan bu ödeme aracına karşı ihtiyati tedbir kararını oldukça hassas incelemeler neticesinde verdikleri de gözlemlenmektedir. Aksi halde, banka teminat mektubuna duyulan güvenin azalmasıyla, ticari hayatın da olumsuz etkileneceği tartışılmaz bir gerçektir.

Yasal yollara başvuran yabancı gerçek veya tüzel kişilerin teminat göstermesi

Türkiye’de dava açmak veya icra takibi başlatmak isteyen yabancı gerçek ve tüzel kişilere teminat yatırma zorunluluğu getirilmiştir. Getirilen bu zorunluluk MÖHUK m48’de şu şekilde düzenlenmiştir; ‘’ “Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır.’’

MÖHUK m48/1’in istisnası yine aynı maddenin ikinci fıkrasında belirtilmiştir. Buna göre ‘’ Mahkeme, dava açanı, davaya katılanı veya icra takibi yapanı karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutar.”. Anılan hüküm ile yabancıların, “karşılıklılık esası” çerçevesinde teminattan muaf tutulabilecekleri kararlaştırılmıştır.

Teminat yükümlülüğü HMK kapsamında da düzenlenmiş ve yalnızca yabancılarla sınırlı değildir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda Türkiye’de mutat meskeni bulunmayan Türk vatandaşları ve ödeme güçlüğü içinde bulunan vatandaşlar içinde teminat gösterme yükümlülüğü getirilmiştir.

MÖHUK’ göre karşılık esasının sağlanmadığı durumda yabancı tüzel veya gerçek kişinin dava açarken yahut icra takibi başlatırken teminat göstermesi zorunludur. Aleyhine dava açılan veya icra takibi başlatılan tarafın Türk vatandaşı olması zorunluluğunun aranmamaktadır. Bu sebeple, teminat yatırma zorunluluğunun doğması için dava açan veya takip başlatan tarafın yabancı olması yeterlidir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu iki veya çok taraflı uluslararası antlaşmalar, teminat mektubu istinasının  dayanağı olabilir. Söz konusu antlaşmalar kapsamında devletler, birbirlerinin vatandaşlarını teminat yükümlülüklerinden muaf tutabilmektedir. Teminat muafiyeti öngören uluslararası antlaşmaların en önemlilerinden biri, 1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleşmesi’dir. 1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleşmesi 17. Madde muafiyeti şu şekilde ifade etmiştir;

“Âkit Devletlerden birisinde ikamet eden ve diğer bir devlet mahkemeleri huzurunda davacı veya müdahil olarak bulunan Âkit bir Devletin vatandaşlarından yabancı olmaları veya o memlekette ikametgâh veya meskenleri bulunmaması sebebiyle, ne isim altında olursa olsun, her hangi bir teminat veya depozito istenemez.”

Madde metninde geçen yalnızca “vatandaş” kelimesinin kullanılması, söz konusu hükmün tüzel kişilere uygulanıp uygulanamayacağı konusunda tereddütlerin oluşmasına sebep olmaktadır. 

Comments

No comments yet.

Yanıtla