SSB’ye Uygulanan CAATSA yaptırımlarının KAAN Programına Etkisi: Hukuki Riskler Riskler ve Olası Çözümler

ABD’nin KAAN savaş uçağı programı için planlanan F110 motorlarının ihracat lisanslarını askıya alması, teknik bir erteleme veya siyasi jestten ibaret değildir; ITAR/AECA ihracat kontrol rejimi, CAATSA §231–§235 çerçevesinde SSB’ye uygulanan lisans yasağı ve ABD Kongresi’nin “hold” yetkisinin birleştiği yapısal bir hukuki mekanizmanın sonucudur. SSB’ye yönelik CAATSA yaptırımlarının temelinde, Türkiye’nin 2017’de Rusya’dan gerçekleştirdiği S-400 tedarikinin ABD tarafından “önemli savunma işlemi” olarak tanımlanması yer almakta; bu nedenle CAATSA §235(a)(2) uyarınca SSB’ye yönelik tüm ABD ihracat lisansları yasaklanmıştır. Bu yasak yalnızca S-400 sistemiyle sınırlı değildir. SSB’nin taraf olduğu veya dolaylı faydalanıcı kabul edildiği KAAN gibi projelerde motor, teknik veri ve mühendislik desteği aktarımı da bu kısıtlamadan etkilenmektedir. Uluslararası hukukta bu tür tek taraflı yaptırımlar egemenlik ve yargı yetkisinin dışa teşmili açısından tartışmalı görülse de, ABD finans sistemine erişim, savunma teknolojisi tedariki ve sözleşmesel ilişkiler üzerindeki fiilî bağlayıcılığı nedeniyle görmezden gelinmesi mümkün değildir. Bu nedenle KAAN’ın motor sorunu yalnızca diplomatik bir mesele değil; sözleşme hazırlığı, finansal koruma, tedarik zinciri planlaması ve uyum (compliance) yönetimi gerektiren çok boyutlu bir risk alanıdır. Bıçak Hukuk Bürosu, savunma projelerinde ITAR, CAATSA ve sözleşmesel risk yönetimi konularında edindiği deneyimle; lisans koşullu teslim modelleri, yaptırım/uyum klozları, change-in-law/mücbir sebep düzenlemeleri, re-export kontrol kurguları ve waiver/delisting stratejileri konusunda kurumsal aktörlere hem hukuki çerçeve hem de uygulamaya dönük yol haritası sunmaktadır.

KAAN Uçağı Motor Krizi Hukuki Analiz Hukuk Bürosu Avukat SSB CAATSA yaptırım F110 ITAR AECA ABD savunma sanayii sektörü uyum kongre onay risk

KAAN Uçağı Motor Krizi: Hukuki Analiz

ABD’nin KAAN savaş uçağı programı kapsamında kullanılacak F110 motorlarının ihracat lisanslarını askıya alması, yalnızca siyasi bir gerilim değil; ITAR/AECA ihracat kontrol rejimi, CAATSA §231–§235 kapsamında Savunma Sanayii Başkanlığı’na (SSB) uygulanan lisans yasağı ve ABD Kongresi’nin bildirim/hold yetkisi çerçevesinde işleyen çok katmanlı bir hukuki sürecin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. SSB’ye yönelik CAATSA yaptırımlarının dayanağı, Türkiye’nin 2017’de Rusya’dan tedarik ettiği S-400 hava savunma sisteminin “önemli savunma işlemi” (significant transaction) olarak değerlendirilmesidir; bu nedenle CAATSA §235(a)(2) uyarınca SSB’ye tüm ABD ihracat lisansları yasaklanmıştır.

Bu lisans yasağı yalnızca S-400 tedarikiyle sınırlı kalmamakta; KAAN programı gibi SSB’nin doğrudan taraf olduğu veya nihai fayda sağlayan kurum konumunda bulunduğu projelerde de motor, teknik veri ve mühendislik desteği ithalatını dolaylı biçimde engellemektedir. ITAR rejiminde “de minimis” istisnası bulunmadığından, ABD menşeli içerik içeren alternatif tedarik veya üçüncü ülke üzerinden temin girişimleri de re-export iznine tabi kalmaktadır.

Uluslararası hukukta bu tür tek taraflı yaptırımlar; egemenlik, yargı yetkisinin dışa teşmili ve çok taraflı meşruiyet ilkeleri bağlamında tartışma konusu olmakla birlikte, pratikte ABD finans sistemine ve savunma teknolojisine erişim gerektiren durumlarda fiilî bağlayıcılık yaratmaktadır. Bu nedenle Türk şirketleri ve savunma sanayii aktörleri açısından mesele yalnızca dış politika eksenli değil, aynı zamanda sözleşmesel sorumluluk, finansman erişimi, tedarik zinciri yönetimi ve uyum (compliance) riski olarak ele alınmalıdır.

ABD’nin Savunma İhracat Hukuku: ITAR ve AECA Çerçevesi

Temel Mevzuat ve Kurumsal Yapı

  • AECA (Arms Export Control Act): ABD’nin savunma sanayii ihracatına ilişkin çerçeve kanundur; ruhsatlandırma, bildirim ve Kongre denetimi mekanizmalarını belirler.
  • ITAR (International Traffic in Arms Regulations): AECA’ya dayanır ve USML (United States Munitions List) kapsamındaki savunma teçhizatının/teknik verinin ihracat, yeniden ihracat (re-export) ve devrine ilişkin usulleri düzenler.
  • Yetkili Otorite: ABD Dışişleri Bakanlığı’na bağlı DDTC (Directorate of Defense Trade Controls); ruhsatlandırma (DSP serisi), TAA/MLA onayları, muafiyetler ve yaptırımlardan sorumludur.

KAAN Bağlamında USML Kategori XIX (Uçak Motorları)

  • USML Cat. XIX; askeri jet motorları, yardımcı güç üniteleri, alt bileşenler, yazılımlar ve teknik veriyi kapsar.
  • Teknik veri ve teknik yardım (defense services), motor donanımı kadar hassastır: tasarım çizimleri, CAD dosyaları, test verileri, bakım/onarım prosedürleri, mühendislik desteği vb.
  • F110 sınıfı gibi askeri motorlara ilişkin donanım + teknik veri + mühendislik desteği, kural olarak ITAR lisansına

Lisans Türleri ve Süreç

  • DSP-5 (kalıcı ihracat), DSP-73 (geçici ihracat), DSP-61 (geçici ithalat) gibi başlıca lisans formları kullanılır.
  • TAA (Technical Assistance Agreement) ve MLA (Manufacturing License Agreement), teknik veri paylaşımı ve üretim/know-how aktarımı için gerekir. KAAN bağlamında, motor entegrasyonu ve bakım/FADEC/diagnostics gibi alanlarda TAA/MLA gerekliliği sıktır.
  • FMS vs. DCS: Yabancı Askerî Satış (FMS) kanalında ABD hükümeti aracı olur; Doğrudan Ticari Satış (DCS)’ta üretici–yabancı alıcı sözleşme yapar. KAAN motor tedarikinde genellikle DCS lisansları ve gerektiğinde TAA/MLA gündemdedir.

Kongre Bildirimi ve “Hold” Mekanizması (AECA §36)

  • “Major defense equipment” ve belirli eşikleri aşan işlemler Kongre bildirimi Bildirim sonrası belirli sürede Kongre ortak ret kararı (joint resolution) alabilir veya gayriresmî “hold” uygulayabilir.
  • Resmî ret olmadan bekletme (“silent hold”) fiilî bir blokaj etkisi yaratır; lisans “onaylanmadığı” sürece ihracat yapılamaz. KAAN bağlamında medyaya yansıyan durum, çoğunlukla bu bekletme türüdür.

ITAR’ın Kritik Özelliği: “De Minimis” Yokluğu ve Yeniden İhracat

  • ITAR’de de minimis yoktur: USML kapsamındaki ABD menşeli içerik (parça, yazılım, teknik veri) yüzde oranından bağımsız olarak ABD yargısına tabi kalır.
  • Yeniden ihracat / yeniden transfer (re-export/retransfer): Üçüncü bir ülke üzerinden dahi olsa, DDTC izni olmadan yapılamaz. Bu, “başka bir ülkede üretilmiş motor” veya “lisanslı üretim” gibi seçeneklerin ITAR etkisinden kaçınmasını çoğu kez engeller.

Yetki Kapsamı (Jurisdiction) ve “Brokering”

  • ABD kişileri (US persons) yanında, ABD menşeli savunma ürünü/teknik veri ile işlem yapan yabancılar da ITAR’a takılabilir.
  • Brokering (acente/aracılık) faaliyetleri de ITAR’a tabidir; KAAN için üçüncü ülke üzerinden aracı sözleşmeleri kurulması, brokering hükümlerini tetikleyebilir.

Muafiyetler, İstisnalar ve Commodity Jurisdiction

  • Bazı dar kapsamlı ITAR muafiyetleri bulunsa da, askeri jet motoru ve teknik verisi gibi XIX kalemlerinde pratikte muafiyet son derece sınırlıdır.
  • Şüphenin giderilmesi için Commodity Jurisdiction (CJ) başvurusu yapılabilir; ancak KAAN bağlamındaki motor ve çekirdek teknik veri, tipik olarak ITAR/USML kapsamındadır (EAR/ECCN’a kayma olasılığı düşük).

Sözleşmesel Yansımalar (Risk Dağılımı)

  • Lisans koşuluna bağlı teslim (export-license contingency), değişen hukuk (change-in-law), mücbir sebep, uyum (sanctions/ITAR) temsilleri ve garantileri, yeniden ihracat yasağı, fesih/askı hakları gibi hükümler şarttır.
  • Takvim ve performans riski: AECA §36 bildirimi ve olası “hold” süreleri zaman planına yazılmalı; gecikme cezaları ve tazminat rejimi buna göre kalibre edilmelidir.
  • Denetim ve bilgi paylaşımı: Uyum denetimi, belge saklama ve bildirim yükümlülükleri (örn. olası ihlal/gri sinyal durumunda “prompt notice”) sözleşmede açıkça düzenlenmelidir.

CAATSA Yaptırımları: SSB’ye Yönelik Lisans Yasağı ve KAAN’a Etkisi

Temel Çerçeve: §231 ve §235 Mekanizması

  • CAATSA §231, belirli Rus savunma/istihbarat kuruluşlarıyla “önemli işlem” yapan yabancı kişi/kuruluşlara karşı yaptırım uygulanmasını öngörür.
  • Türkiye’de SSB (Savunma Sanayii Başkanlığı), 2020 tarihli yaptırım paketinde hedeflenmiştir.
  • 235(a)(2) uyarınca SSB’ye yönelik temel yaptırımlardan biri, “ABD’den SSB’ye her türlü ihracat lisansı ve yetkilendirmelerin yasaklanmasıdır.”
  • Bu yasak, yalnızca donanımı değil; teknik veriyi, teknik yardımı (TAA), üretim lisanslarını (MLA) ve yeniden ihracat yetkilerini de kapsayacak şekilde geniş yorumlanır.

“Doğrudan–Dolaylı Taraf” ve “Fayda Sahibi” Tartışması

  • Lisans yasağı, sadece SSB’nin “alıcı/son kullanıcı” olarak adının geçtiği hallerle sınırlı değildir.
  • Program otoritesi, fonlayıcı, entegratör, kritik karar merci veya fiilen faydalanan konumunda olan SSB’nin bulunduğu kurgularda, işlem “SSB’ye” veya “SSB’nin menfaatine” yapılmış kabul edilebilir.
  • Bu nedenle, nominal sözleşme tarafını Türk Hava Kuvvetleri, TUSAŞ veya başka bir kamu tüzel kişiliği olarak göstermek tek başına kurtarıcı

SSB’ye Neden CAATSA Yaptırımları Uygulandı?

Savunma Sanayii Başkanlığı’na (SSB) uygulanan CAATSA yaptırımlarının hukuki temeli, ABD yasalarında yer alan “Countering America’s Adversaries Through Sanctions Act (CAATSA)” başlıklı düzenlemenin 231. maddesidir. Bu madde, ABD yönetimine Rusya’nın savunma veya istihbarat sektörüyle “önemli nitelikte işlem” gerçekleştiren yabancı kişi veya kuruluşlara karşı yaptırım uygulama yetkisi tanımaktadır.

Türkiye’nin 2017 yılında Rusya’dan S-400 hava savunma sistemini tedarik etmesi, ABD tarafından CAATSA §231 kapsamında “significant transaction” olarak değerlendirilmiştir. Söz konusu tedarik sürecinde Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB), sözleşmenin yürütücüsü ve koordinatörü olarak işlemin resmî tarafı konumunda yer almıştır. Bu nedenle:

  • 14 Aralık 2020 tarihinde ABD Dışişleri Bakanlığı, CAATSA §231 uyarınca SSB’yi ve dört üst düzey yetkilisini yaptırım listesine almış,
  • CAATSA §235(a)(2) kapsamında SSB’ye yönelik “tüm ABD ihracat lisanslarının ve yetkilendirmelerinin yasaklanması” hükmü uygulanmaya başlanmıştır.

Bu lisans yasağı, yalnızca S-400 tedarikiyle sınırlı olmayan bir sonuç doğurmuştur. SSB’nin doğrudan taraf olduğu veya nihai fayda sağlayan kurum olarak değerlendirildiği diğer savunma projelerinde —örneğin KAAN programı kapsamında ABD menşeli F110 motor tedariki gibi— ihracat lisansı başvuruları da aynı yasağın kapsamına girebilmektedir.

Dolayısıyla, F110 motorlarının Türkiye’ye ihracatına ilişkin lisansların askıya alınması meselesi yalnızca siyasi veya taktiksel bir karar olarak değil, CAATSA yaptırımlarının SSB’ye yönelik lisans yasağı hükmünün uygulama yansıması olarak okunmalıdır.

KAAN Özelinde Etki Alanı

  • F110 sınıfı motor, motor alt bileşenleri, FADEC/yazılım/diagnostic paketleri, entegrasyon için teknik veri ve mühendislik desteği; hepsi lisans yasağına takılabilir.
  • Yeniden ihracat (örn. üçüncü ülke üzerinden sevkiyat) ve yeniden transfer (alıcı ülke içinde sahiplik/devretme) de ABD iznine tabidir; CAATSA/ITAR kombinasyonu, üçüncü ülke “çevrim yollarını” büyük ölçüde kısıtlar.
  • Sözleşme ve takvim etkisi: Lisansın çıkmaması, tedarik zincirinde program gecikmesi, maliyet artışı, temerrüt-risk tahsisi ve garanti/performans hükümlerinin tetiklenmesi anlamına gelir.

Muafiyet (Waiver) ve Kaldırma Olasılıkları

  • CAATSA, ulusal güvenlik gerekçesiyle sınırlı muafiyet imkânı tanır; ancak yüksek politik eşik ve koşullu kullanım
  • Pratikte, muafiyetin gündeme gelebilmesi; risk giderici taahhütler, son kullanım güvenceleri, program şeffaflığı ve daha geniş bir diplomatik paket ile ilişkilidir.
  • Yaptırımın sona erdirilmesi veya yumuşatılması, çoğu kez konjonktürel ve müzakere gerektiren bir süreçtir; kısa vadede kesin çözüm beklentisi gerçekçi değildir.

“Yapısal Kaçınma” Stratejileri ve Sınırları

  • Taraf dizilimini değiştirme: SSB’yi işlem dışı göstermek; alıcı/son kullanıcıyı başka bir kuruma kaydırmak.
    • Sınır: SSB’nin fiili rolü/menfaati devam ediyorsa, lisans yasağı riski yüksek kalır.
  • Üçüncü ülke motoru veya lisanslı üretim: ABD menşeli teknik veri/alt bileşen/yazılım tedariki varsa yine ITAR/CAATSA etkisi doğabilir.
  • Teknoloji “temizliği” (export-control clean design): Yerli motor (ör. TF-35000) geliştirilirken ABD menşeli kısıtlı verinin gömülmemesine dikkat edilmesi gerekir; aksi halde re-export kancası devam eder.

Sözleşmesel Koruma ve Uyum Mimarisine Yansımalar

  • Export License Contingency: Teslimatların ihracat lisansının verilmesi şartına açıkça bağlanması.
  • Sanctions & CAATSA Compliance Clause: Tarafların yaptırımlara uyum taahhüdü, bilgi/veri paylaşımı, bildirim ve işbirliği yükümlülükleri.
  • Change-in-Law & Force Majeure: Yasa değişikliği, lisans gecikmesi/ret, Kongre “hold”u gibi durumlarda takvim uzatımı ve sorumluluk istisnaları.
  • Re-export/Transfer Restrictions: Üçüncü ülkeye devrin ön izine bağlanması; yetkisiz transferin açık ihlal sayılması.
  • Temsil ve Garantiler (Reps & Warranties): Yaptırım kapsamındaki kişi/kuruluşlarla bağlantı bulunmadığı; nihai faydalanıcıların (UBO) beyanı; yanlış beyanın sözleşmesel sonuçları.
  • Denetim/İzleme (Audit/Monitoring): Tarafların uyum bakımından hak ve yükümlülükleri, kayıt saklama ve bilgiye erişim rejimi.

Türkiye Bakımından Stratejik Yaklaşım (Özet)

  • Kısa vade: Lisans başvurularında taraf/son kullanım şeffaflığını artıran, SSB faydasını minimize eden kurgular; ancak başarı sınırlı ve belirsizdir.
  • Orta vade: Yerli motor programının hızlandırılması ve tedarik zincirinde kontrol rejimi temizliği.
  • Diplomatik hat: Koşullu muafiyet veya yaptırım esnekliği arayışı; güven artırıcı teknik/operasyonel düzenlemelerle desteklenmelidir.

Türkiye Açısından Hukuki ve Ticari Sonuçlar

İhracat Lisansı Çıkmaması / Gecikmesi: Hukuki Rejim Ne Diyor?

ABD’den motor ihracatına yönelik lisans serbest bırakılmadığında:

  • Bu durum resmî bir “red” (denial) olmasa bile, fiilî bir engelleme (“silent hold”) oluşturur.
  • Bu durumda Türk tarafı (örneğin TUSAŞ veya TEI) teslim alamadığı için gecikmeye düşer mi? Yoksa mücbir sebep midir?
  • Yanıt sözleşmeye bağlıdır. Eğer sözleşmede açıkça “export-license contingency” veya “license-dependent delivery” maddesi yoksa, teslim edemeyen taraf temerrüde düşebilir.

Dolayısıyla, KAAN gibi yüksek riskli programlarda ihracat lisansı gecikmesi mutlaka “mücbir sebep veya değişen hukuk (change-in-law)” kapsamında tanımlanmalıdır.

Alman, İngiliz veya Üçüncü Ülke Üzerinden Tedarik Mümkün Mü?

Bazı yorumlarda alternatif olarak İngiltere, Güney Kore veya başka ülkelerden benzer motorların alınabileceği ifade edilse de:

  • Eğer bu motorlar ABD menşeli teknik veri, yazılım, parça veya alt bileşen içeriyorsa, ITAR “de minimis” tanımadığı için yine ABD lisansı gerekir.
  • İngiltere’den alınacak bir motor, UK Export Control Order kapsamında ML10 lisansına tabi olabilir ve İngiltere de ABD ile Mutual Export Control Alignment çerçevesinde ABD’nin itiraz ettiği bir teslimata onay vermeyebilir.
  • Dolayısıyla “motoru başka ülkeden alalım, sorun çözülsün” hukuki olarak çoğu zaman gerçekçi bir çıkış değildir.

Ticari Riskler: Program Gecikmesi, Maliyet Artışı, Reputasyon

  • KAAN gibi savunma projelerinde her gecikme, hem ek maliyet hem de stratejik itibar kaybı oluşturur.
  • Eğer lisans engeli nedeniyle motor teslimatı 6–12 ay gecikirse, bu alt yüklenicilere, tedarikçilere ve devlet otoritelerine karşı açıklama ve sorumluluk doğurur.
  • Özellikle çok taraflı programlarda  – örneğin Pakistan, Azerbaycan veya Katar’ın olası alıcı olarak dahil edilmesi durumunda – gecikme uluslararası tedarik yükümlülüğü haline gelir ve uluslararası sorumluluk doğurabilir.

Sözleşmesel Sorumluluklar: Türk Tarafı Kendini Nasıl Koruyabilir?

  • Her savunma sözleşmesinde mutlaka bulunması gereken maddeler:
    • ✅ Export License Contingency (Lisans Koşuluna Bağlı Teslim)
    • ✅ Change-in-Law Clause (Hukuk Değişikliği/Gecikme Durumu)
    • ✅ Force Majeure (Mücbir Sebep İçine Yaptırımların Dahil Edilmesi)
    • ✅ Re-export Restriction & Notification (İkinci Transferlerde Bildirim Zorunluluğu)
    • ✅ Sanctions & Compliance Representations (Tarafların Yaptırım Listesinde Olmadığına Dair Beyan)
    • ✅ Denetim ve İşbirliği Yükümlülüğü (Audit/Cooperation Provision)

Bu maddeler olmadığında Türk tarafı hem kendi içinde sorumluluk riski alır hem de uluslararası yükleniciler karşısında zayıf duruma düşer.

Mali Kurumlar, Tedarik Zinciri ve Bankacılık Kanalları

  • KAAN motor tedarikinde kullanılacak finansman ABD bankaları veya dolaylı USD takası içeriyorsa, bankacılık seviyesi risk değerlendirme (OFAC screening) nedeniyle ödeme bloke edilebilir.
  • Bu durum sadece savunma sektörünü değil, alt tedarikçileri, malzeme üreticilerini ve hatta lojistik firmalarını bile etkileyebilir.
  • Dolayısıyla sadece motor ithalatı değil, finansmanı taşıyan bankacılık sistemi de lisansa bağlıdır.

Yaptırımların Uluslararası Hukuk Açısından Tartışmalı Boyutları

CAATSA kapsamında uygulanan lisans yasakları ve ikincil nitelikteki yaptırımlar, ABD iç hukukuna dayanmakla birlikte altyapı itibariyle uluslararası ölçekte sonuç doğurması sebebiyle uluslararası hukukta egemenlik, yargı yetkisi ve dışa teşmil edilen ulusal hukuk normları (extraterritoriality) bağlamında tartışma konusu olmaktadır.

Bu çerçevede akademik literatürde ve devlet pratiklerinde öne çıkan değerlendirme eksenleri şu şekilde özetlenebilir:

  • Egemenlik İlkesi: Bir devletin kendi iç hukukunu başka ülkelerin kamu kurumları veya kamuya ait savunma kuruluşları üzerinde bağlayıcı sonuç doğuracak şekilde uygulaması, klasik anlamda egemenlik anlayışıyla her zaman kolay bağdaştırılamamaktadır.
  • Yargı Yetkisi Meselesi: CAATSA gibi yaptırım yasaları, ABD ile doğrudan işlem ilişkisi olmayan yabancı kurumların dahi ABD finans sistemine erişimleri, dolar takası veya ABD menşeli teknoloji kullanımları üzerinden dolaylı şekilde kapsam altına alınmasına yol açabilmektedir. Bu durum uluslararası doktrinde “dolaylı yargı yetkisinin genişletilmesi” şeklinde yorumlanmaktadır.
  • Uluslararası Teamül ve Karşılıklılık: Bir devletin bu tür tek taraflı yaptırımları uygulaması, diğer devletlerin de benzer şekilde kendi ulusal hukuklarını küresel düzeyde uygulama iddiasında bulunmasına yol açabilir. Bu açıdan yaptırımların uluslararası ilişkilerde normatif bir gerilime sebep olabileceği değerlendirilmektedir.
  • Çok Taraflı Rejimlerle İlişki: CAATSA yaptırımları Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi yaptırımlarından farklı olarak çok taraflı bir zemin yerine ulusal düzeyde tesis edilmiş olduğundan, uluslararası hukukta “meşruiyet” ve “genel kabul” ölçütleri çerçevesinde tartışmaya daha açıktır.

Bu tartışmalar, ABD’nin CAATSA kapsamındaki uygulamalarını hukuken geçersiz kılmamakla birlikte, uluslararası hukuk yorumunda geniş kabul görmüş bir mutabakatın henüz oluşmadığını göstermektedir. Bu sebeple, KAAN programı bağlamındaki motor lisansı tartışması yalnızca teknik/idarî bir ithalat-ihracat meselesi değil, aynı zamanda uluslararası hukukta yetki sınırlarının yeniden tanımlandığı daha geniş bir tartışmanın parçası olarak da okunabilir.

Türkiye İçin Olası Çözüm Yolları

Kısa Vadeli Lisans Stratejileri

  • Tarafların yeniden yapılandırılması: SSB’nin doğrudan taraf olarak görünmediği, alıcı/son kullanıcı olarak Türk Hava Kuvvetleri veya TUSAŞ’ın öne çıkarıldığı lisans başvuruları yapılabilir.
  • Sınırları: ABD Dışişleri Bakanlığı ve DDTC, “işlemin SSB’nin menfaatine olup olmadığına” bakar. SSB’nin fiili rolü devam ediyorsa, bu tür başvuruların kabul edilme olasılığı düşüktür.
  • Son kullanım garantileri: ABD tarafına, motorların yalnızca KAAN test uçuşlarında kullanılacağına, üçüncü ülkelere transfer edilmeyeceğine dair taahhütler verilmesi.

Orta Vadeli Çözüm: Yerli Motor Geliştirilmesi

  • TF-35000 projesi Türkiye’nin uzun vadeli bağımsızlığını sağlayacak temel adımdır.
  • Hukuki açıdan, “export-control clean design” prensibiyle, motorun üretiminde ABD menşeli kısıtlı teknik veri veya yazılımın kullanılmaması kritik önemdedir. Aksi halde, kendi üretimimiz bile olsa ITAR’a tabi olabilir.
  • Yerli motor programı, kısa vadede KAAN’ın takvimine yetişmese de orta vadede dışa bağımlılığı azaltır.

Diplomatik Hat: CAATSA Muafiyeti veya Esneklik

  • CAATSA §231/235 çerçevesinde ABD Başkanı, ulusal güvenlik gerekçesiyle sınırlı waiver (muafiyet) tanıyabilir.
  • Ancak bu, genellikle koşullara bağlanır: örneğin S-400’lerin aktif edilmeyeceği veya üçüncü ülkelerle belirli savunma işbirliklerinin sınırlandırılması gibi.
  • Diplomatik çözüm, yalnızca hukuki engelin kalkmasını değil, aynı zamanda Türk-Amerikan ilişkilerinde daha geniş bir normalleşmeyi de gerektirir.

Alternatif Tedarik / Çok Taraflı İşbirliği

  • İngiltere, Güney Kore veya diğer ülkelerle motor geliştirme ortaklığı.
  • Hukuki engel: Eğer üretim ABD menşeli teknik veri veya alt bileşen içerirse, re-export için yine ABD lisansı gerekir.
  • AB/İngiltere ihracat kontrol rejimleri de ABD ile uyumlu hareket etme eğilimindedir; bu nedenle “arka kapı” çözümler sınırlı kalır.

Kontratsal Koruma Mekanizmaları

Türk şirketleri için en pratik çözüm, sözleşme düzeyinde koruma mekanizmalarıdır:

  • Lisans koşullu teslim (export-license contingency): Teslimatın lisansın alınmasına bağlı kılınması.
  • Değişen hukuk/mücbir sebep maddeleri: CAATSA/ITAR değişiklikleri nedeniyle ortaya çıkan gecikmelerin sorumluluk doğurmaması.
  • Yaptırım uyum klozları: Tarafların yaptırım listelerinde olmadığını beyan etmesi.
  • Yeniden ihracat yasakları: ABD onayı olmadan üçüncü ülkeye transferi engelleyen hükümler.

Sonuç ve Değerlendirme

Genel resim: KAAN programı bağlamındaki motor ihracatının askıya alınması; ITAR/AECA lisans rejimi, Kongre bildirimi/“hold” pratiği ve CAATSA §231–§235 kapsamında SSB’ye uygulanan lisans yasağının birleşik etkisiyle ortaya çıkan yapısal bir hukuki engeldir. ITAR’da de minimis uygulanmaması nedeniyle üçüncü ülke/alternatif tedarik senaryoları dahi çoğu durumda re-export iznine takılmaktadır. Bu nedenle sorun, yalnızca siyasal müzakere gündemi değil; ihracat kontrol ve yaptırım hukuku ile sözleşme/finansman boyutlarının iç içe geçtiği bir risk alanıdır.

Türkiye için pratik sonuçlar:

  • Takvim ve maliyet: Lisans gecikmesi fiilen program gecikmesi ve maliyet artışı doğurur.
  • Sözleşmesel sorumluluk: Uygun yazılmamış sözleşmelerde temerrüt, cezai şart ve performans garantileri tetiklenebilir.
  • Finansman ve bankacılık: USD takası/muhabir bankacılık kanallarında OFAC screening kaynaklı ödeme blokajı riski vardır.
  • Uyum ve itibar: Uyum kusurları, bankalar ve uluslararası ortaklar nezdinde yüksek riskli müşteri algısına yol açabilir.

Stratejik yaklaşım (öneri):

  • Kısa vade: Lisans başvurularında taraf/son kullanım şeffaflığı ve SSB menfaatini minimize eden kurgular (başarı olasılığı sınırlıdır).
  • Orta vade: Yerli motor ve tedarik zincirinde export-control clean design (ABD menşeli kısıtlı verinin gömülmesini önleme).
  • Diplomatik hat: Koşullu muafiyet/waiver ve güven artırıcı önlemlerle desteklenen müzakere zemini.

Uyum ve Sözleşme Pratiği

Bıçak Hukuk Bürosu, KAAN benzeri savunma projelerinde hukuki uygulanabilirlik ve sözleşmesel risk dağılımı odaklı, ölçülebilir çözümler üretir:

  • Lisans koşullu teslim ve takvim yönetimi: Export-license contingency, AECA §36 bildirim pencereleri ve olası “hold” sürelerine göre performans/tazminat kalibrasyonu.
  • Yaptırım ve uyum mimarisi: Sanctions & CAATSA compliance hükümleri, UBO/bağlantı beyanları, bildirim-işbirliği yükümlülükleri; uyumsuzluk halinde sözleşmesel sonuçların netleştirilmesi.
  • Change-in-Law & mücbir sebep çerçevesi: Lisans gecikmesi/ret ve regülasyon değişikliklerinin gecikme/ifayı etkileyen olay olarak tanımlanması; sorumluluk istisnaları ve fesih/askı haklarının dengelenmesi.
  • Re-export/transfer yönetimi ve denetim: Üçüncü ülkeye devirde ön izin şartı, yetkisiz transferin açık ihlâl sayılması; audit/monitoring hükümleri ve kayıt saklama rejimi.
  • Export-control clean design danışmanlığı: Yerli motor ve kritik alt bileşenlerde ABD menşeli kısıtlı verinin gömülmesini engelleyen tasarım/tedarik arındırması; tedarik zinciri haritalama.
  • Finansman ve bankacılık uyumu: OFAC screening kaynaklı ödeme blokajı riskinin ödeme akışları/teminat yapıları üzerinden azaltılması; compliance-dostu teminat/garanti kurguları.
  • Waiver/delisting/settlement stratejileri: Koşullu muafiyet başvurularının hukuki kurgusu; lisans süreçlerinde kanıta dayalı taahhüt paketleri ve savunma stratejileri.

Nihai değerlendirme: Mevcut mevzuat ve uygulama eğrisi değişmedikçe, KAAN için ABD motor ve bağlı teknik verisine ilişkin rahat bir lisans görünümü kısa vadede zayıftır. Bu nedenle “ikiz hat” yaklaşımı – (i) diplomatik esneklik arayışı, (ii) yerlileşme ve export-control temizliği -eşzamanlı yürütülmelidir. Bu sürecin başarı ölçütü, sadece lisans almak değil; sözleşme, finansman ve tedarik zinciri genelinde hukuki risklerin proaktif biçimde yönetilmesidir.

/ Dış Ticaret Hukuku, Görüşler / Düşünceler / Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Comments

No comments yet.

Yanıtla