Futbol Müsabakalarında Şike – Teşvik Suçu ve Cezası

Futbol müsabakalarında şike ve teşvik primi uygulamaları, sporun dürüstlük ve adil rekabet ilkelerine zarar veren ciddi suçlar arasında yer almaktadır. 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun, bu tür fiilleri açıkça suç olarak tanımlamakta ve ağır cezai yaptırımlar öngörmektedir. Müsabakanın sonucunu etkilemek amacıyla menfaat sağlanması, vaat edilmesi veya talep edilmesi şike suçunu oluştururken; bir takımın daha iyi performans göstermesi veya galip gelmesi amacıyla menfaat sunulması ise teşvik primi suçu kapsamına girmektedir. Şike ve teşvik suçlarıyla ilgili hukuki düzenlemeler, suçun unsurları, cezai sorumluluk halleri, görevli ve yetkili mahkemeler ile yargılama süreci, uygulamada karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerileri bakımından büyük önem taşımaktadır. Bu alanda verilen emsal yargı kararları ve kamuoyuna yansıyan önemli davalar, spor hukuku uygulamasının şekillenmesinde belirleyici rol oynamaktadır. Bıçak Hukuk, şike ve teşvik primi suçlarıyla ilgili ceza hukuku ve spor hukuku alanlarında uzman avukat kadrosuyla; sporculara, kulüplere, yöneticilere ve diğer paydaşlara soruşturma ve yargılama süreçlerinde kapsamlı hukuki danışmanlık ve temsil hizmeti sunmaktadır.

Spor futbol müsabakaları şike teşvik primi suç ceza delil hukuk ispat ulusal uluslararası günlük yaşam avukat Federasyon UEFA kulüp maç bilet

Futbol Müsabakalarında Şike – Teşvik Suçu ve Cezası

Futbol müsabakalarında şike – teşvik kavramları, son yıllarda yalnızca spor camiasının değil, aynı zamanda hukuk dünyasının da dikkatle ele aldığı önemli suç tipleri arasında yer almaktadır. Futbolun geniş kitlelere hitap eden yapısı ve büyük ekonomik hacmi, bazı kişi veya grupların sportif sonucu yasa dışı yollarla etkileme girişimlerini beraberinde getirmiştir. Bu bağlamda, şike yaparak veya teşvik primi vererek bir müsabakanın sonucuna etki etmeye çalışmak, sporun dürüstlüğünü ve rekabetin eşitliğini zedeleyen eylemler olarak kabul edilmekte ve Türk hukukunda cezai yaptırıma tabi tutulmaktadır. 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında suç olarak düzenlenen bu fiiller, yalnızca sporun ruhuna zarar vermekle kalmamakta, aynı zamanda toplumsal güven duygusunu da olumsuz etkilemektedir.

Sporda şiddet ve düzensizlik, yalnızca sporun ruhuna zarar vermekle kalmayıp kamu düzenini tehdit eden bir sosyal sorun olarak da kendini göstermektedir. Bu kapsamda, 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun, müsabaka ve seyir güvenliğini sağlamak, taraftar davranışlarını düzenlemek ve spor alanlarında kamu düzenini korumak amacıyla yürürlüğe konmuştur. 7182 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerle birlikte, “müsabaka, seyir, özel seyir ve antrenman alanları” gibi kavramlar detaylandırılmış, “stat güvenliğinden sorumlu yönetim kurulu üyesi”, “özel seyir alanı”, “antrenman alanı” gibi yeni tanımlar mevzuata dahil edilmiştir. Ayrıca, elektronik bilet sistemi, koltuk numaralandırılması ve kimlik bilgilerinin güvenlik birimlerine bildirilmesi gibi uygulamalar zorunlu hale getirilerek müsabaka güvenliğine teknolojik boyut kazandırılmıştır. Yine bu değişikliklerle, müsabaka öncesi güvenlik koordinasyon toplantıları düzenlenmesi, özel güvenlik hizmetlerinin kapsamının genişletilmesi, yasa dışı bilet satışına ağır yaptırımlar öngörülmesi ve tehdit-hakaret içerikli tezahüratların yazılı ve görsel medya üzerinden işlenmesi hâlinde dahi cezalandırılması gibi hükümler getirilmiştir. Bu çerçevede, sporda şiddetle mücadele artık yalnızca müsabaka alanı ile sınırlı kalmamakta; takım ve taraftarların seyahat ettikleri araçlar, kamp yaptıkları yerler ve bilet satış süreçleri de hukuki denetim altına alınmaktadır. Böylelikle, sporun güvenli ve adil bir ortamda icra edilmesi sağlanmaya çalışılmaktadır.

Sınırların Ortadan Kalkması

Yirmi Birinci Yüzyılda uluslararasındaki aşılması zor sınırlar ortadan kalkmış, ulaşım ve teknoloji başta olmak üzere diğer alanlardaki gelişme ve bütünleşmelerle birlikte hem ulusal alanda, hem de uluslararası alanda insanlar sosyal yaşamlarında spora daha çok zaman ayırmaya başlamışlardır. Günlük yaşamda sporun daha çok alan kapsaması sporda ortaya çıkan sorunları daha çok arttırmıştır.

Sporun yaşam açısından sağlık ve mutluluk kaynağı olması dışında, hem sporcular hem de izleyiciler için büyük bir keyif alanı oluşturarak spor faaliyetlerinin sosyal açıdan genişlemesi ve daha geniş kitlelere yayılması spora duyulan ilgiyi her geçen gün daha da arttırmakta ve spor ekonomisini geliştirmektedir. Sporun profesyonel olarak icra edilmesine başlanmasıyla birlikte, spor sadece zevk için yapılan bir faaliyet olmaktan çıkıp meslek olarak değerlendirilen ve kazanç elde etme amacı güdülen bir uğraş haline de dönüşmüştür.

Yaygınlık Kazanan Futbol

Diğer taraftan, seyredilme ve alan hakimiyeti bakımından dünyada olduğu gibi Türkiye’de de büyük bir yaygınlık kazanan futbolda söz sahibi olma yarışı özellikle çıkar amaçlı suç örgütleri açısından dikkate değer bir boyut kazanmıştır.

Çıkar amaçlı suç örgütleri özellikle futboldaki transferlerden kolay ve yüksek miktarda para kazanma avantajı yanında futbol camiasında menajer ya da yönetici olarak yer almak, kamuoyunda tanınmış medyatik futbolcu-spor adamlarıyla ilişki kurmak suretiyle kamuoyuna kendilerini kabul ettirme ve legal alanda faaliyet gösteriyor görüntüsü verme, bu vesileyle kamu oyunda iş adamı kimliğine bürünme şansına sahip olmakla kamu görevlileri nazarında da saygınlık kazanmayı amaçlamaktadırlar. Nitekim daha sonra bu saygınlık olası problemleri aşmada bir bağlantı kurma yolu olarak değerlendirilebilecektir. Burada asıl önemli olan boyut çıkar amaçlı suç örgütlerinin çok para kazanmasından ziyade özellikle hitap ettiği taban itibariyle yönlendirilmeye açık futbol seyircileri, özellikle taraftar gruplarının bu çıkar amaçlı suç örgütlerinin kontrolüne girmesidir.

Şike ve Teşvik Primi Kavramları

Şike, bir spor müsabakasının sonucunu veya seyrini maddi ya da manevi menfaat karşılığında değiştirmeye yönelik yapılan anlaşmalardır. Teşvik primi ise, bir takımın lehine olacak şekilde başka bir takım oyuncularına veya yöneticilerine, maçta azami gayret göstermeleri ya da kazanmak için oynama teşviki amacıyla maddi menfaat sağlanmasıdır. Her iki fiil de, sporun adil rekabet ilkesine aykırı olması nedeniyle yalnızca sportif disiplinle değil, aynı zamanda cezai yaptırımlarla da karşı karşıya bırakılmaktadır.

Şike ve teşvik primi suçları, yalnızca bireysel cezalarla değil; kulüplerin puan silinmesi, ligden düşürülmesi veya UEFA tarafından men edilmesi gibi ağır yaptırımlarla da sonuçlanabilir. Bu nedenle hukukçular, kulüp yöneticileri ve spor federasyonları arasında güçlü bir iş birliği gereklidir.

6222 Sayılı Kanun Öncesi Dönem

Amaçları arasında şike ve teşvik pirimi ile mücadele etmek (TFF Statüsü 2. madde) olan Türkiye Futbol Federasyonu’nun, Disiplin Talimatının 58. maddesinde, “müsabakanın  sonucunu  hukuka  veya  spor  ahlakına  aykırı  şekilde  etkilemek  yasaktır, teşvik primi verilmesi de bu kapsamdadır” düzenlemesine yer verilmiş ve anılan maddede bu eylemlerin yaptırımları açıkça belirtilmiş ise de, disiplin cezaları ile yaptırıma bağlanan bu fiillerin 6222 Sayılı Yasa öncesinde ceza kanunu anlamında suç olarak düzenlenmediği açıktır.

Yasal Düzenleme: 6222 Sayılı Kanun

Türkiye’de şike ve teşvik primi suçları, 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında düzenlenmiştir. Bu Kanun’un 11. maddesi şike ve teşvik eylemlerini suç olarak tanımlamış, fiillerin işlenmesi hâlinde uygulanacak hapis cezalarını belirlemiştir.

Son olarak, 2019 tarihli 7182 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerle birlikte; müsabaka güvenliği, elektronik bilet sistemi, seyirci kontrolü ve özel seyir alanları gibi kavramlar detaylandırılmış, suçun kapsamı daha da genişletilmiştir.

 Şike veya Teşvik Suçunda Anlaşma

Yasa koyucu; 6222 sayılı Kanunun 11. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde, belirli bir spor müsabakasının sonucunu etkilemek amacıyla bir başkasına kazanç veya sair menfaat temin eden ya da kendisine menfaat temin edilen kişi için suçun, kazanç veya menfaatin temin edildiği anda oluşacağını kabul etmiştir.

Suçun oluşması için faillerin bu amaçla hareket etmeleri yeterli olup, müsabakanın  sonucunun anlaşma  doğrultusunda gerçekleşmesi şart değildir.  Bir başka  ifadeyle,  şike  suçunun  oluşması için,  faillerin amacına  ulaşmaları  gerekmez.  Önemli olan  müsabakanın sonucunu  etkilemek  amacıyla  menfaatin  sağlanması  veya  bu  hususta  anlaşmaya  varılmış  olmasıdır.

Bu bağlamda anılan suç, kazanç veya sair menfaatin temin edildiği anda tamamlanmaktadır. Suçun tamamlanmamış olması yani kazanç veya sair menfaatin temin edilmemiş olması durumunda, bu aşamaya kadar gerçekleşen eylemlerin, teşebbüs hükümlerine göre değerlendirilip cezalandırılması gerekmektedir.

Ancak; 6222 sayılı Kanunun 11. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinde “kazanç veya sair menfaatin temini hususunda anlaşmaya varılmış olması halinde dahi, suç tamamlanmış gibi cezalandırılır” diyerek, esasen şike ve teşvik suçu bir nevi teşebbüs suçu olarak düzenlenmiştir. Ancak, yasa koyucu suç siyaseti gereği bu halde de failin, suçun tamamlanmış şekliyle cezalandırılması esasını kabul etmiştir.

Şike ya da teşvik suçunda, anlaşmanın gerçekleşebilmesi için tarafların mutlaka bir araya gelmeleri gerekmediği gibi bu anlaşmanın bir şekil şartına bağlı olduğu da düşünülemez. Belirli bir spor müsabakasının sonucunu etkileme noktasında etkin olabilecek aktörlerden birisi ile bu amaca yönelik kazanç veya sair menfaat temin/vaat eden kişi/kişilerin şike ya da teşvik konusunda fikir birliği içinde olmaları anlaşmanın yapılmış sayılması için yeterlidir. Zira hukuka aykırı ve kanunun suç olarak tanımlayıp ağır yaptırıma bağladığı bir fiilin  (şike/teşvik anlaşmasının), hukuken korunan bir şekil şartına bağlanması, izahı kabil düşünce değildir.

Bu suçun oluşması için iki tarafın birbirine para vermesi şart değil, müsabakanın bu şekilde oynanması da şart değil. Eğer taraflar şike konusunda anlaşmışlarsa, belirtilen menfaat, kazanç yerine getirilmiş olsun olmasın, müsabaka yapılmış olsun olmasın ve müsabaka istenilen anlaşmaya uygun olarak isterse yapılmasın, sadece şike anlaşmasının yapılması hâlinde dahi suç teşekkül ediyor ve tamamlanmış sayılıyor. Dolayısıyla tamamlanmış olarak cezaya hükmediliyor.

Özetle; ceza yargılamasının konusu, şike veya teşvik suçunun sahaya yansıyıp yansımaması değil, şike ve teşvik “anlaşmasının” vaki olup olmadığıdır.

Teşebbüs

Yasa koyucu, teşebbüs hükümleri içerisinde değerlendirilmesi gereken fiili, suç siyaseti gereği tamamlanmış gibi kabul ettikten sonra, maddenin üçüncü fıkrası ile teşebbüsü düzenlemiş ve anlaşmanın varlığını da aramayarak, “kazanç veya sair menfaat vaat teklifinde bulunulması halinde, anlaşmaya varılamadığı takdirde, suçun teşebbüs aşamasında kalmış olması dolayısıyla cezaya hükmolunur” demek suretiyle şike veya teşvik teklifini dahi suç kabul etmiş ve teşebbüs hükümlerine göre cezalandırılmasına hükmetmiştir.

Bir taraf şike teklifinde bulunur, karşı taraf kabul etmezse; bu takdirde suç teşebbüs derecesinde kalmış sayılmakta ve teşebbüsten ceza kurulmaktadır.

Etkin Pişmanlık

5237 sayılı TCK‘nın; 192. maddesinde, uyuşturucu suçunda suçun haber alınmasından sonra diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet eden fail için; 168. maddesinde, yağma suçunda, kovuşturma başladıktan sonra pişmanlık gösteren fail için; 221. maddesinde hüküm verilinceye kadar terör örgütü üyeleri için etkin pişmanlık düzenlemesine yer vermesine karşın, yasa koyucu ne kadar sert ve kararlı olduğunu ortaya koymak adına, 6222 sayılı Yasa’nın 11. maddesinin 8. bendindeki etkin pişmanlığa ilişkin düzenlemesinde; “müsabaka yapılmadan önce suçun ortaya çıkmasını sağlayan kişiye ceza verilmez” diyerek, müsabakanın hakem tarafından sona erdiğini ilan eden son düdükten önce pişmanlığını izhar etmeyen kişinin dahi bu suçtan cezalandırılmasına hükmetmiştir.

Bu yasal düzenleme karşısında, örneğin yapılan şike/teşvik anlaşması neticesinde menfaat temin eden/edecek olan futbolcu, müsabaka sona ermeden devre arasında şike/teşvik fiilinin ortaya çıkmasını sağladığı takdirde suç oluşmasına rağmen, kendisine ceza verilmeyecek ve fakat anlaşmanın diğer tarafı ceza almaktan kurtulamayacaktır. Müsabakanın sona ermesinden sonra ise hiçbir şekilde etkin pişmanlık kabul edilmemiştir.

Telefon Görüşmeleri Tek Başına Delil Olabilir mi?

Hukuka uygun olarak alınan mahkeme kararı doğrultusunda dinlenen telefon görüşmelerinin tek başına delil olamaz. Yargıtay’ın istikrar kazanmış içtihatlarından da anlaşılacağı üzere, telefon görüşmeleri tek başına delil olamaz. Telefon görüşmelerinin delil olarak değerlendirilebilmesi için görüşmelerin yanında bu görüşmelere ilişkin başka destekleyici delillerin de bulunması gerekir. Örneğin iki şahıs arasında silah ya da uyuşturucu ticaretine yönelik bir telefon görüşmesi yapılmasına rağmen maddi deliller ele geçmediğinde veya kriminal raporlarda  uyuşturucu ya da silah niteliği taşıyan bir tespit yapılmadığında doğaldır ki sadece telefon görüşmelerine dayanılarak bir mahkumiyet kararı tesis edilemez. Telefon görüşmelerinin yanında, başka maddi delillerinde ele geçmesi gerekir.

Şike davalarında münhasıran telefon görüşmelerinin bulunduğunu, başkaca  delil bulunmadığını söylemek gerçekçi olmayabileceği gibi dosya kapsamı ile de uyumlu bir savunma da olmayabilir.  Zira, şike ve teşvik girişimlerine ilişkin telefon görüşmeleri yanında bu amaca yönelik gerçekleştirilen buluşmalar ve para naklinin söz konusu olduğu, suç konusu görüşmelerin (şike ve teşvik anlaşmalarının ya da teşebbüslerinin) müsabaka öncesinde vuku bulduğu, bu görüşmelere müsabakalarının yapıldığı, dolayısıyla telefon görüşmelerine konu olguların dosyada genel olarak açık ve net bir şekilde mevcut olut. Örneğin 2 şahıs arasında şike ve teşvik konusunda görüşmeler yapılmasına rağmen bu telefon görüşmelerine konu herhangi bir spor müsabakasının yapılmaması durumunda doğal olarak tek başına bu telefon görüşmelerini, şike ve teşvik eylemlerinin sübutunda yeterli kabul edilmeyecek ve suç olarak vasıflandırılıp mahkumiyetle neticelendirilmesi mümkün olmayacaktır. Mahkemece cezalandırılma yoluna gidilirken telefon görüşmelerine konu şike veya teşvik anlaşması yada teşebbüsü bağlamında bir spor karşılaştırılmasının varlığı zorunlu kabul edilmektedir.

Hukuki Destek

Bıçak Hukuk, futbol müsabakalarında şike ve teşvik primi suçlarıyla ilgili olarak; futbol kulüpleri, profesyonel sporcular, hakemler ve spor yöneticilerine kapsamlı hukuki danışmanlık ve temsil hizmetleri sunmaktadır. Büromuz, 6222 sayılı Kanun ve ilgili ceza mevzuatı kapsamında yürütülen adli ve idari soruşturmalarda müvekkillerini etkili biçimde savunmakta; aynı zamanda etik ihlaller, disiplin soruşturmaları ve federasyon nezdindeki işlemlerde de profesyonel destek sağlamaktadır. Şike ve teşvik suçlamalarına karşı stratejik savunma geliştirilmesi, delil değerlendirmesi, sportif itibarın korunması ve olası yaptırımların önlenmesine yönelik çözümler Bıçak Hukuk’un uzmanlık alanları arasındadır.

Güncellenen Kaynak: https://www.bicakhukuk.com/wp-content/uploads/2014/08/futboldaSike.pdf

/ Ceza Hukuku, Görüşler / Düşünceler / Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Comments

No comments yet.

Yanıtla