Gerekçeli Karar, Adil Yargılanma Hakkının Parçasıdır

Gerekçeli Karar, Adil Yargılanma Hakkının Parçasıdır

Anayasa Mahkemesi, gerekçeli karar hakkının, adil yargılanma hakkının bir parçası olduğuna hükmetti.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
Başvuru Numarası: 2014/2388
ÖZET
• Gerekçeli Karar Hakkı, Adil Yargılanma Hakkının Bir Parçasıdır
• Danıştay Onama Kararı’nın Gerekçesiz Olması, Gerekçeli Karar Hakkının ve Dolayısıyla Adil Yargılanma Hakkının İhlali Niteliğindedir.
• Kanun Yolu İncelemesinde İlk Derece Mahkemeleri Tarafından Değerlendirilmeyen Taraf İddia ve Savunmaları, Usul Hakkı İhlali İddiaları ve Resen Gözetilmesi Gerekli Hususlar Gerekçeli Olarak Yer Almalıdır.
• Anayasa Mahkemesi İptal Kararları Sonrası Oluşan Hukuki Durumlar Mahkemelerce Resen Gözetilmelidir.
• Yargılama Aşamasında Taraf Ehliyetinin Kaybedilmesi Resen Gözetilmelidir.

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, Antalya Büyükşehir Belediye Meclisi kararı ile yapılan imar planında, taşınmazının bulunduğu alanda akaryakıt istasyonu kurulmasına izin verildiğini, Antalya Valiliği tarafından açılan ve fer’i müdahil olarak katıldığı davada Antalya 2. İdare Mahkemesince kararın iptal edildiğini, temyiz üzerine Danıştay tarafından Antalya Valiliğinin taraf ehliyeti olmadığı halde bu yönden değerlendirme yapılmaksızın hükmün onandığını belirterek, Anayasa’nın 123. ve 127. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, ihlalin tespiti ile Derece Mahkemesi ve Danıştay kararlarının ortadan kaldırılmasını, tazminat ödenmesini talep etmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

Antalya Büyükşehir Belediye Meclisinin 16/4/2008 tarih ve 178 sayılı kararıyla, Antalya ili, Merkez Muratpaşa 190 numaralı, imar paftasında 10548 ada ile 10552 ada sayılı parsellerin konut alanından ticaret alanına ve akaryakıt, LPG servis istasyonu alanına dönüştürülmesine yönelik olarak 1/5000 nazım imar planı değişikliği yapılmasına karar verilmiştir.
Antalya Valiliği tarafından Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığına karşı söz konusu kararın iptali istemiyle 9/5/2008 tarihinde Antalya 2. İdare Mahkemesinde dava açılmış, başvurucu, 7/8/2008 tarihinde davalı idare yanında davaya fer’i müdahil olmuştur.
Antalya 2. İdare Mahkemesinin 12/2/2009 tarih ve E.2008/783, K.2009/213 sayılı kararıyla, dava konusu işlem iptal edilmiştir.
Başvurucu ve davalı Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığının temyizi üzerine, Danıştay 6. Dairesinin 24/4/2013 tarih ve E.2010/6299, K.2013/2831 sayılı kararıyla, Mahkemece verilen kararın dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir sebep olmadığından hüküm onanmış, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolunun açık olduğuna karar verilmiştir.
Davalı idare ve müdahil sıfatıyla başvurucu karar düzeltme isteminde bulunmuşlar, Danıştay 6. Dairesinin 4/12/2013 tarih ve E.2013/8038, K.2013/7860 sayılı ilâmıyla; davalının süresi içerisinde tarihinde karar düzeltme isteminde bulunmadığı, feri müdahilin ise ancak yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia ve savunma vasıtalarını ileri sürebileceği, onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usul işlemlerini yapabileceği, müdahilin davalı yanında davaya katıldığı, ancak davalı süresi içinde karar düzeltme isteminde bulunmadığından müdahilin karar düzeltme isteminin incelenmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle başvurucunun karar düzeltme isteminin incelenmeksizin reddine karar verilmiştir.

IV.    İNCELEME VE GEREKÇE

1.    Kabul Edilebilirlik Yönünden

a.    Gerekçeli Karar Hakkının İhlali İddiası
Başvurucu, Danıştay onama kararının gerekçesiz olduğunu belirterek, Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
Başvurucunun, Danıştay onama kararının gerekçesiz olması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olmaması ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmaması nedeniyle başvurucunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Gerekçeli Karar Hakkının İhlali İddiası
Başvurucu, Antalya Valiliği tarafından Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı aleyhine açılan iptal davasına müdahil olarak katıldığını, Mahkemece, imar planının 1/25000 ölçekli üst imar planına aykırı olduğu zira taşınmazın bulunduğu kısmın konut alanı olarak gösterildiği gerekçesiyle iptal edildiğini, Anayasa Mahkemesinin 4/2/2010 tarihli kararıyla 5393 sayılı Kanun’un 23. maddesinin beşinci fıkrasının iptal edilmesinden sonra davacı Valiliğin dava ehliyeti kalmadığını, Danıştay tarafından bu hususun dikkate alınmadığını, Danıştay’ın benzer konularda Anayasa Mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda hukuki durumun tespiti ile ehliyet yönünden davanın reddi gerektiğini belirterek bozma kararları verdiğini, ancak aleyhine verilen iptal kararını onadığını belirterek, gerekçeli karar hakkı kapsamında Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
Anayasa’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
       “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.”
Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
Yapılan yargılama sırasında tanık dinletme hakkı da dâhil olmak üzere delillerin ibrazı ve değerlendirilmesi adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olarak kabul edilen silahların eşitliği ilkesi kapsamında kabul edilmekte olup, bu hak ve gerekçeli karar hakkı da makul sürede yargılanma hakkı gibi adil yargılanma hakkının somut görünümleridir. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği ilkesi gibi ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (B. No: 2012/13, 2/7/2013,§ 38).
Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma hakkının unsurlarından birisi olmakla beraber, bu hak yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle, gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir.
Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olacaktır (B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 26). Gerekçenin ayrıntısı davanın niteliğine göre değişmekle birlikte kararın hüküm kısmına dayanak oluşturacak hukuki bir gerekçenin kısa ve özet de olsa bulunmasının zorunlu olduğu açıktır (B. No: 2012/1034, 20/3/2014, § 33).
Kararların gerekçeli olması, davanın taraflarının mahkeme kararının dayanağını öğrenerek mahkemelere ve genel olarak yargıya güven duymalarını sağladığı gibi, tarafların kanun yoluna etkili başvuru yapmalarını mümkün hale getiren en önemli faktörlerdendir. Gerekçesi bilinmeyen bir karara karşı gidilecek kanun yolunun etkin kullanılması mümkün olmayacağı gibi bahsedilen kanun yolunda yapılacak incelemenin de etkin olması beklenemez (B. No: 2012/1034, 20/3/2014, § 34).
AİHM’e göre mahkemeler ve yargı mercileri verdikleri kararlarda yeterli gerekçe göstermelidirler. Gerekçe gösterme yükümlülüğünün kapsamı, kararın niteliğine göre değişir ve davaya konu olayın içinde bulunduğu şartlar ışığında değerlendirilerek belirlenir (bkz. Higgins ve Diğerleri /Fransa, B. No:134/1996/753/952,  19/2/1998, § 42).
Kanun yolu mahkemelerince verilen karar gerekçelerinin ayrıntılı olmaması, ilk derece mahkemesi kararlarında yer verilen gerekçelerin onama kararlarında kabul edilmiş olduğu şeklinde yorumlanmakla beraber (B. No: 2012/1269, 8/5/2014, § 53), başvurucuların dile getirmesine rağmen ilk derece mahkemesinin de tartışmadığı esaslı hususlara ilişkin temyiz başvurularıyla başvurucuların usuli haklarının ihlal edildiğine yönelik somut şikâyetlerinin temyiz incelemesinde tartışılmaması veya yargı mercileri tarafından resen dikkate alınması gereken hükümlerin gerekçesi açıklanmaksızın uygulanmaması gerekçeli karar hakkının ihlali olarak görülebilir.
Somut olayda, Antalya Valiliği tarafından Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı (Belediye) aleyhine açılan davada, başvurucu davalı yanında müdahil olmuştur; davalı ve başvurucu, davanın reddini istemiş, Mahkemece, 12/2/2009 tarihinde davanın kabulüne ve davalı Belediye tarafından yapılan işlemin iptaline, karar verilmiştir.  Karar, davalı Belediye ile başvurucu tarafından temyiz edilmiş, Danıştay Altıncı Dairesince 24/4/2013 tarihinde, “Antalya 2. İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir sebep bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile kararın onanmasına, dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğini izleyen günden itibaren 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 24/4/2013 tarihinde karar verildi” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Onama kararının tebliğinden sonra davalı ve fer’i müdahilin ayrı ayrı dilekçelerle karar düzeltme yoluna başvurduğu anlaşılmıştır.
Karar düzeltme istemi sonucu, Danıştay Altıncı Dairesi tarafından, davalı Belediyenin, onama kararının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunmadığı gerekçesiyle karar düzeltme isteminin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Fer’i müdahil başvurucunun karar düzeltme isteminin incelenmesinde ise fer’i müdahilin davada taraf olmadığı, davalı Belediye yanında davaya katıldığı, ancak davalı süresi içinde karar düzeltme isteminde bulunmadığından, davalının yanında müdahilin isteminin incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle müdahil başvurucunun karar düzeltme isteminin incelenmeksizin reddine karar verilmiştir.
Dava ehliyeti dava şartıdır. Dava şartı olduğu için karar kesinleşinceye kadar her aşamada taraflarca ileri sürülebileceği gibi, mahkeme veya temyiz mercileri tarafından da yargılamanın her aşamasında resen değerlendirilmesi gerekir.
5216 sayılı Kanun’un 14. maddesinin beşinci fıkrasının Anayasa Mahkemesinin 4/2/2010 tarih ve E.2008/28, K.2010/30 sayılı iptal kararından önceki hali şöyledir:
“Mülkî idare amiri hukuka aykırı gördüğü kararlar aleyhine idari yargıya başvurabilir.”
47. 5216 sayılı Kanun’un 14. maddesinin beşinci fıkrası, Anayasa Mahkemesinin 4/2/2010 tarihli kararıyla iptal edilmiş, anılan iptal kararının yürürlüğe girdiği 21/6/2011 tarihinden itibaren mülki idare amirlerinin, hukuka aykırı gördüğü büyükşehir belediyesi kararları aleyhine idari yargıya başvurarak dava açması konusunda dava ehliyetinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekir.
50. 6100 sayılı Kanun’un 33. maddesi şöyledir.
“Hâkim, Türk hukukunu resen uygular.”
52. Yukarıda anılan Kanun hükümleri ve içtihatlar ışığında hukuk kurallarının mahkemeler tarafından resen uygulanması gerektiği dikkate alındığında mülki idare amiri konumunda olan Antalya Valiliğinin dava açma konusunda dava ehliyetinin bulunup bulunmadığının Anayasa Mahkemesinin 4/2/2010 tarihli kararı ile verilen 5216 sayılı Kanun’un 14. maddesinin beşinci fıkrasının iptali kararı doğrultusunda değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Nitekim benzer davalarda 5216 sayılı Kanun’un 14. maddesinin beşinci fıkrasının iptal edildiği hususu dikkate alınarak temyiz incelemesi yapıldığı anlaşılmıştır. Somut olayda ise Antalya 2. İdare Mahkemesince verilen 12/2/2009 tarihli karar tarihinde 5216 sayılı Kanun’un 14. maddesinin beşinci fıkrası iptal edilmemişse de Danıştay tarafından 24/4/2013 tarihinde yapılan temyiz incelemesi sırasında 5216 sayılı Kanun’un 14. maddesinin beşinci fıkrasının iptaline dair karar yürürlüğe girdiği halde Danıştay tarafından resen dikkate alınması gereken anılan iptal kararının ve dava şartı olan davacının dava ehliyetinin değerlendirilmesi gerekirken, bu konuda hiçbir tartışma ve değerlendirme yapılmaksızın hükmün onandığı anlaşılmıştır.
53. O halde, Danıştay temyiz incelemesi safhasında 5216 sayılı Kanun’un 14. maddesinin beşinci fıkrasının iptal edildiği ve bu madde ile mülki idare amirlerine verilen dava açma yetkisinin iptal edildiği dikkate alındığında, Danıştay tarafından, Antalya Valiliği tarafından Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı aleyhine açılan davanın dayanağı olan 5216 sayılı Kanun’un 14. maddesinin beşinci fıkrasının iptal edildiği göz önünde bulundurularak, davacının, dava şartı olan ve davanın her aşamasında resen gözetilmesi gereken dava ehliyetinin bulunup bulunmadığı değerlendirilerek, benzer konularda temyiz incelemesi sonucu verilen kararlar ile karşılaştırma yapılarak ve bu hususların tamamı tartışılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu konular değerlendirilmeksizin ve tartışılmaksızın onama kararı verilmesinin başvurucunun gerekçeli karar hakkını ihlal ettiği sonucuna varılmıştır.
54. Belirtilen nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun gerekçeli karar hakkı yönünden adil yargılanma hakkının ihlali iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. İhlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosyanın Danıştay Altıncı Dairesine gönderilmesine, OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

Comments

No comments yet.

Send Comment